Sayfa 8 / 14
Emrinde yaklaşık yirmi beş bin kişilik kuvvet vardı.
Yunan Ordusu şehre doğru ilerlerken herkes Yunan Ordusu'nun ciddi bir direnişle karşılaşacağını ve Selanik'e girmeyi başarsalar da çok ağır kayıplar vereceğini düşünüyordu.
Beş asır boyunca Türk egemenliği altında kalan Selanik'e düşman ayak basabilir miydi?
Selanik'te konuşlanmış bulunan Osmanlı birliklerinin buna asla müsaade etmeyeceği bekleniyordu.
Şehir kuşatılsa da çatışmalar günler, haftalar ve belki aylar sürecek Osmanlı ordusu Selanik'i teslim etmemek için ölüme koşacaktı.
Öyle olmadı!
Hasan Tahsin Paşa tek bir kurşun dahi atılmasına müsaade etmeden orduya istirahat emri verdi.
Şehrin yaklaşık yirmi beş kilometre dışında yer alan Modiano Köşkü'nde Yunan Kralı Yeorgios'un oğlu veliaht ve başkomutan Konstantin ile Selanik'teki Osmanlı güçlerinin komutanı Hasan Tahsin Paşa'nın temsilcisi Şefik Paşa Selanik'in teslim şartlarını görüşmeye başlamışlardı.
Ve Selanik tek bir kurşun dahi atılmadan 8 Kasım 1912 tarihinde Yunan Hâkimiyetine terkedildi.
Hasan Tahsin Paşa bir daha İstanbul'a dönemedi.
Gıyabında yapılan yargılama neticesinde ölüm cezasına çarptırıldı.
1918 yılında Lozan'da hayatını kaybetti.
Yunan Hükümeti Hasan Tahsin Paşa'ya duyduğu sevgiyi hiçbir zaman inkâr etmedi ve O'nu hiç unutmadı.
Yorgo KIRBAKİ'nin verdiği bilgiye göre kemikleri 1937'de Selanik dışındaki Trinadia mevkiindeki Arnavut mezarlığına nakledildi.
Mezarlık 1983'te istimlak edilince kemikler 23 yıl bir kutuda muhafaza edildi.
2006'da ise aynı zamanda yaveri olan ressam oğlu Kenan Mesare'nin kemikleriyle beraber Yunan Kara Kuvvetleri'ne ait bir müzenin bahçesine gömüldü.
Hasan Tahsin Paşa'nın hayatta iki torunu var. Remzi Romanos Mesare ABD'de, mimar olan Şahin Seryios Mesare ise Yunanistan'da yaşıyor.