Makale Dizini

Balkan TürkleriBalkan Türkleri Balkanlar'da yaşayan Türklerdir. Balkan Türkleri, Edirne'deki Meriç Nehri'nin batı tarafında yaşayan Türklere verilen addır. Çoğunlukla Makedonya, Kosova, Bulgaristan, Yunanistan, Romanya, Bosna Hersek, Sırbistan ve Arnavutluk'ta yaşarlar.

Tarih

1800 Yılında Rumeli'de OsmanlıOsmanlı Devleti'nin sınır politikası olarak Balkanlar'a yerleştirilmiş olan Anadolu yörüklerinden ve kuzeyden gelen Kıpçak-Kuman boylarından oluşan Türk topluluklarıdır. Bölge kültürüne katkıda bulunmalarının yanında, yılın belli zamanlarında komşu bölgelere akınlar düzenlemişlerdir.

93 Harbi ile çoğalan, Balkan Savaşları ile daha da kitleselleşen Müslüman (Türk, Boşnak, Arnavut, Pomak) göçü büyük acılara ve katliamlara sahne olmuştur. Lozan Antlaşması'nın ek protokolü ile Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesi yapılmış, Türkiye ve Yunanistan'ın yurttaşları din esasına göre zorunlu göçe tabi tutulmuştur. Türkiye'de sadece İstanbul kenti ile Gökçeada ve Bozcaada'da oturan Rumlar, Yunanistan'da ise sadece Batı Trakya Türkleri mübadeleden muaf tutulmuşlardır.

Günümüz

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasının ardından mübadeleler ile bu Türklerin bir kısmı Türkiye'ye göç etmiş olsa da, günümüzde halen Bulgaristan, Makedonya, Yunanistan, Kosova, Sırbistan ve diğer Balkan ülkelerinde Türk nüfusun yoğun olduğu yerler vardır. Türkçe ve bulundukları ülkenin dillerini konuşmaktadırlar.

1989 yılında Bulgaristan'daki zorunlu isim değiştirme vb. baskılar sonucunda Türk'ler başta İstanbul, Bursa ve İzmir olmak üzere Türkiye'ye göç etmiş, politika değişiklikleri sonucu bu göçmenlerin bir kısmı Bulgaristan'a geri dönmüştür.

Göç

Türklerin Bulgaristan'dan Göçü (1878-1994)

Yıl Sayı Not
1878-1912 350,000 93 Harbi, Balkan Savaşları
1923-33 101,507 1933 Razgrad Olayları
Eylül 1934 97,181 1934 Balkan Antantı
Eylül 1940 21,353 1940 Craiova Anlaşması
1950 154,198 Kore Savaşı
1952-68 24  
1969-78 114,356  
1979-88 10  
1989 321,800 150,000'ni 1990'larda bulgaristan'a döndü.
1991-92 50,000  
1993-94 70,000  

Yunanistan'dan Göçü

Yunanistan bölgesinden Türk göçleri birkaç şekilde gelişmiş, bu göçler sonucunda bölgede bir zamanlar hatırı sayılır nüfus oranına sahip Türkler, günümüzde sadece Batı Trakya'da kalmıştır.

Batı Trakya'nın 1923 yılındaki nüfusu 191.699'dur. Batı Trakya nüfusunun 129.120'si Türk (%67), 33.910'u Yunan (%18), 28.669'u Bulgar, geri kalan nüfusunu ise Ermeni ve Yahudi topluluğu oluşturmaktaydı.

1923 Yılında Batı Trakya Nüfusu
Şehirler Türk Yunan Bulgar Yahudi Ermeni
Gümülcine 59.967 8.834 9.997 1.007 360
Dedeağaç 11.744 4.800 10.227 253 449
Sofulu 14.736 11.542 5.490 - -
İskeçe 42.671 8.728 522 220 114
Toplam 129.120 33.910 26.266 1.480 923

Batı Trakya'daki nüfusun büyük çoğunluğunu Türklerin oluşturması nedeniyle Batı Trakya Türkleri 1923-1924 Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesinden muaf tutulmuşlar ancak Lozan'daki görüşmelerde, Mesta Karasu Nehri ile Meriç Nehri arası Batı Trakya olarak kabul edildiğinden, Mesta ile Ustruma Nehirleri arasında kalan Kavala, Drama, Serez bölgelerindeki Türkler mübadeleye tabi olmuşlar ve Türkiye'ye gelmek zorunda kalmışlardır

Nüfus

Balkanlarda yaşayan Türk nüfusu günümüzde daha çok güneyde ve doğuda toplanmıştır. Bulgaristan, Türk nüfusun en yoğun olduğu ülkedir.
Bulgaristan 750.000-1.000.000
Makedonya 80.000-225.000
Yunanistan 150.000-200.000
Romanya 85.000-100.000
Kosova 50.000-80.000
Bosna-Hersek 25.000-50.000
Sırbistan 20.000-30.000

Balkan ülkelerinde yaşayan toplam Türk nüfusu: 1.500.000 ile 2.250.000 civarındadır.

Tarih

Bulgaristan TürkleriBulgaristan'daki Türkler, Oğuzların ve Kumanların soyundan gelmektedirler. Oğuz Türkleri, Anadolu üzerinden ve çoklukla Osmanlı devrinde o bölgeye geçen Türklerdir.

Jivkov rejiminin çöküşünden sonra yeni kurulan Bulgaristan hükûmeti 29 Aralık 1989'da Bulgaristan'daki Türklerin Türkçe adlarını alma özgürlüğünü, ibadeti yapma özgürlüğünü ve Türkçe konuşma hakkını tanımıştır.

Nisan 2012 de Bulgaristan Parlamentosu 1987-1989 yıllarında Bulgaristan'da yapılmış olan Türk Asimilasyonunu kınadı.

Bulgaristan'daki Türklerin tamamına yakını Müslümandır, bunlar aynı Anadolu'da olduğu gibi Alevi ve Sünni olarak ayrılırlar. Sünniler tarikat tutmazlar, Aleviler ise çok sayıda ocak ve tarikata dağılmışlardır. Türk nüfus içinde Alevilerin oranı gayri resmi rakamlara göre %18-20 arası, resmi rakamlara göre %13'tür.

Alevilerin bu tarikat ya da onların deyimiyle sürekleri; Bektaşilik, Kızılbaşlık ve Bedreddiniliktir. Bektaşiler; Kızıldeli Sultan (Kırcaali-Gümülcine), Elmalı Baba (Kırcaali), Ali Koç Baba, Otman Baba ve Akyazılı Sultan ve Demir Baba (Deliorman) ocaklarına bağlıdırlar. Aleviler içerisinde "Alevi" terimi yaygın değildir. Kızılbaşlar, Bektaşiler ve Bektaşiliğin bazı kolları vardır, ama tüm bu gruplar Anadolu'da olduğu gibi Alevi çatısı altında birleşmiş değillerdir. 4 Aralık 1992'de yapılan nüfus sayımında ilk defa Aleviler ayrı bir grup olarak sayılmış ve 83.537 kişi kendini Alevi olarak tanıtmıştır. Alevi teriminin yaygınlık oranı ve bazı Alevilerin kimliğini gizleme eğiliminde olduğu göz önünde bulundurulduğunda gerçek sayının biraz daha fazla olabileceği bir gerçektir. Özellikle Razgrad, Rusçuk, Silistre ve Sliven illerinde Alevi nüfus yoğundur.

Dil

Bulgaristan Türklerinin ana dili Türkçedir.

Bulgaristan Son parlamento seçimlerinde Türklerin partisi Hak ve Özgürlükler hareketi Bulgaristan genelinde 618 bin oy almıştır ve ülke genelinde 3'üncü parti olmuştur. Bulgaristan'ın Avrupa konseyinde 14 vekili bulunurken 2 vekil HÖH kökenli türk vekillerdir.

Nüfus

Bulgaristan'da Türk Nüfus OranlarıBulgaristan'da, başta Filibe, Kırcaali, Razgrad, Şumnu, Eski Cuma, Silistre, Dobriç, Burgaz ve Rusçuk şehirleri olmak üzere birçok yerleşim bölgesinde Türkler yaşamaktadırlar. Bulgaristan demografik durumu itibariyle en son 2001'de yapılan etnik sayım üzerinden bugüne 10 yıl geçmiş bulunmaktadır. Bu geçen süre içerisinde Bulgaristan nüfusu genel olarak düşmüş, Avrupa Birliğine girilmesi sebebiyle ülkede yaşayan Bulgar, Türk, Pomak, Roman gibi toplumların Avrupa'ya göçü olmuştur. Ayrıca ülkeye 1989 sürgünüyle Türkiye'ye gitmek zorunda kalan Türklerin Bulgaristan vatandaşlık haklarını almalarıyla gelen Türk göçü nüfus düşüşünü bir ölçüde frenlemiştir. Ülkedeki etnik Bulgar nüfus yaşlanmış olmakta ve nüfus artışı % -0.5 % - 0 arasında seyretmekte, Türk nüfusu ise gelen göç ve nüfus artışıyla yükselmektedir. Oransal olarak % 0.5 - % 1. Ayrıca ülkede yaşayan Roman azınlığın nüfus artış hızı Bulgar ve Türk nüfusundan daha yüksek olduğu bilinmektedir.

Yerel Ağızlar

Deliorman ve Dobruca Ağzı

Deliorman ve Dobruca Türklerinin kökeni Celali Ayaklanmalarından sonra gerçekleşen büyük Türkmen sürgününe dayanır.16.yy'ın başından itibaren Celali ayaklanmasının çıktığı Tokat, Yozgat, Sivas, Kırşehir, Maraş, Adana, Toros dağlarındaki Türkmenlerden ve Mersin, Karaman civarından Deliorman ve Dobruca'ya yoğun bir Türkmen göçü (sürgün-iskan) olmuştur. Fakat bu Türkmenler Deliorman'a geldiklerinde Sarı Saltuk'la birlikte gelen Türklerle ve Kıpçak-Peçenek halkla karşılaşmışlar ve onlarla karışmışlardır. İşte Deliorman'da ve Dobruca'da kullanılan Türkçe özellikle bu Orta Anadolu Türkmen ağızları ve Kıpçak şivesinin izlerini taşıyan bir ağızdır.

Deliorman-Dobruca yöresinde;

Şimdiki zaman çekimlerine örnekler (Deliorman ve Dobruca'daki farklı kullanımlar):

1.tekil : Geliyerim , Geleerim , Geleerin , Geleem , Geliim , Geloorum , Geliyörüm
2.tekil : Geliyersin, Geleersin ,Geleesin , Geliisin , Geloosun , Geliyörsün
3.tekil : Geliyeri , Geleeri , Gelee , Geliyi , Gelooru , Geliyörü
1.çoğul : Geliyeriz , Geleeriz , Geleez , Geliiz , Gelooruz , Geliyörüz
2.çoğul : Geliyersiniz , Geleersiniz ,Geleesiniz , Geliisiniz , Geloorsun ,Geliyörsün
3.çoğul : Geliyerlee , Geleerlee , Geleelee , Geliilee , Geloolar , Geliyörlar

Kelime sonlarındaki r ünsüzü düşme temayülü gösterir, fakat örneklerde verilen son iki çekim Razgrad-Torlak yöresi ağzının çekimidir, buralarda r düşmez. Şimdiki zaman ekinde yuvarlak ünlü barındıran örnekler Razgrad-Torlak kazası ağzının özellikleridir. Bu yöre Türklerinin menşei günümüz Tokat, Amasya illerinin tümü ile Sivas ilinin merkez ilçesi ve Tokat'a sınır ilçelerinden iskan edilen Türkmen halktır. Ağırlıklı olarak Çepni boyundan gelirler. Diğer örnekler ise Razgrad (Torlak ilçesi hariç), Şumnu, Silistre, Rusçuk, H.Pazarcık ve Eskicuma illeri Türklerinin ağızlarıdır. Bu Türkler ağırlıklı olarak Oğuzların Avşar boyundan gelmektedirler. Menşeleri, günümüz Maraş, Adana, Antep, Halep, Malatya, Sivas'ın güney ilçeleri, Mersin, Niğde, Kırşehir illerinden iskan edilen Türkmenlerdir.

Güney Bulgaristan, Kırcaali Ağzı

Güney Bulgaristan'da Orta ve Güney Anadolu şivesi hakimdir. Konya, Kayseri, Sivas gibi illerle ortak ağza sahip olan Güney Bulgaristan çeşitli nedenlerle iskan ettirilen Avşar, Cerit ve Tecirli gibi Orta ve Güney Anadolu Türkmen aşiretlerinin yerleştiği bir bölgedir. Özellikle Avşar Türkmenleri Kahramanmaraş, Adana, Kayseri, Sivas, Karaman, Konya, Aksaray vb illerden gelerek çoğunlukla Güney Bulgaristan'a yerleşmiştir.

Orta ve Güney Anadolu Şivesinden örnekler (Aynı şekilde Kırcaali ve çevresinde de kullanılmaktadır.):
"K" harfi "g" olarak telaffuz edilir.

Konya-Gonya Karaman-Garaman Kırcaali-Gırcalı
"Y" ve "e" harfi bir araya geldiğinde "e" "i" olur.

Yemek-Yimek
"yor" eki kısaca "yon" olarak telaffuz edilir.

N'ediyorsun?-Nediyon? Ne yapıyorsun?-Napiyon?
Bazı sessiz harflerden önce "i" harfi getirilir.

Ramazan-Iramazan Limon-İlimon
Yunanistan TürkleriBatı Trakya Türkleri, günümüzde, Yunanistan sınırları içindeki Batı Trakya bölgesinde yaşayan ve Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesi çerçevesinin dışında tutulmuş Türk Müslüman toplumu için ve bu toplum ile doğrudan bağları mevcut Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının memleketlerini ve/veya kökenlerini ifade etmek için kullanılan tanımdır.

Yunanistan'ın resmî rakama göre Trakya'da 49.000 (Trakya'da yaşayan Müslüman nüfusu 98.000'in yarısı) ve resmî olmayan tahmine göre 130.000 Türk yaşamaktadır. Batı Trakya'daki Kültür ve Eğitim derneklerinin tahmin ettiği rakam ise 150.000'dir.

Tarihi

Günümüzdeki Batı Trakya Türklerinin kökeni Osmanlı fetihleri ile bölgeye Anadolu'dan yerleştirilen ve kökeni Oğuzlara dayanan Türkmenlerdir. Batı Trakya, Osmanlı Devleti tarafından 1363 yılında fethedilişinden ve bölgeye Türklerin yerleşmeye başlamasının ardından 1913 yılında I. Balkan Savaşı ile Bulgaristan'a geçene kadar 549 yıl Osmanlı yönetiminde kalmıştır. Bölgeye 1357-1359 yılları arasından Anadolu'dan Türk göçleri yoğun bir şekilde gerçekleşmiştir. 1360 yılına ait belgelerde bu bölgede Türkçe adlar taşıyan birçok köy ve çiftliğin kurulmuş olduğu görülmektedir.

15 Mayıs 1922 tarihindeki Batı Trakya Müdafa-i Hukuk Cemiyeti'nin Ankara Hükümeti'ne muhtırası:

« Batı Trakya'nın geleceği halkının oyuna başvurarak belirlenmelidir. Bu bölgede Koşukavak, Eğridere, Kırcaali, Sarı Şaban kazalarında Türk'ten başka bir unsur yoktur. Gümülcine, İskeçe, Ahiçelebi, Drama, Kavala, Nevrekop'da da yüzde 80'den fazla yoğun bir Türk çoğunluğu vardır. Meriç ile Ustruma arasındaki Türk çoğunluğu yüzde 70'i bulmaktadır. Toprağın yüzde 85'i Türklerin elindedir. Misaki Milli, Batı Trakya'yı unutmamıştır. Milli Hükümet, Batı Trakya için nüfuzunu daha fazla kullanmalıdır »

Anadolu'da Yunanlıların yenilgiye uğratılmasının ardından bölgede Yunanlılara karşı akınlar ve baskınlar 1923 yılının Temmuz ayına kadar sürmüştür. Ankara hükümeti tarafından 24 Temmuz 1923 yılında imzalanan Lozan Barış Antlaşması'na giden Türk heyetine verilen direktifte Batı Trakya'nın geleceğinin plebisit ile belirlenmesine çalışılması idi fakat Lozan Antlaşması ile Batı Trakya Yunanistan'a bırakıldı. Lozan Barış Antlaşması'na göre Batı Trakya Türkleri milli değil, dini azınlık statüsündedirler. Antlaşmaya göre adlandırılmaları Müslüman azınlıktır.

1923 yılında 191,699 olan Batı Trakya nüfusunun 129,120'si Türk (%67), 33,910'u Yunan (%18), 28,669'u Bulgar geri kalan nüfusu ise az bir Ermeni ve Yahudi topluluğu oluşturmaktaydı.

1923 Yılında Batı Trakya Nüfusu
Şehirler Türk Yunan Bulgar Yahudi Ermeni
Gümülcine 59,967 8,834 9,997 1,007 360
Dedeağaç 11,744 4,800 10,227 253 449
Sofulu 14,736 11,542 55,490 - -
İskeçe 42,671 8,728 522 220 114
Toplam 129,120 33,910 26,266 1,480 923


Batı Trakya'daki nüfusun büyük çoğunluğunu Türklerin oluşturması nedeniyle Batı Trakya Türkleri 1923-1924 Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesinden muaf tutulmuşlar ancak Lozan'daki görüşmelerde, Mesta Karasu Nehri ile Meriç Nehri arası Batı Trakya olarak kabul edildiğinden, Mesta ile Ustruma Nehirleri arasında kalan Kavala, Drama, Serez bölgelerindeki Türkler mübadeleye tabi olmuşlar ve Türkiye'ye gelmek zorunda kalmışlardır.

Batı Trakya Türklerinin nüfus yapısı üzerinde büyük darbe oluşturmuş özel bir etken Yunanistan hükümetinin bu ülkenin vatandaşlık yasası metninde 1955-1998 yılları arasında muhafaza ettiği ve insan haklarına temelden aykırılık oluşturan "Madde 19" olmuştur. Bu madde kapsamında Yunan hükümetinin "etnik açıdan" Yunan olmayan Yunanistan vatandaşlarının vatandaşlığını feshetme hakkı baki kalmış ve Batı Trakyalı veya Oniki Adalı Türkler, ata topraklarına bağ oluşturan vatandaşlık haklarını bu madde kapsamında kaybetmiştir. Bu yasa 1998'de geriye doğru telafi imkânı sağlanmaksızın yürürlükten kaldırılmıştır.
Makedonya TürkleriMakedonya Türkleri, Makedonya Cumhuriyeti'nde yaşayan Türklerdir. Makedonya Türklerinin çoğu buraya 14. yüzyıl ve sonrasında; Osmanlı İmparatorluğu zamanında yerleşmiştir. 2002 nüfus sayımına göre 77.959 Türk, Makedonya'da yaşamaktadır.


Yerleşim yerleri

Makedonya Türk Nüfusunun OranlarıTürkler güneybatı bölgesinde Merkez Jupa ve Plasnitsa belediyelerinde nüfusun çoğunluğunu oluşturmaktadır. Bunun yanında, Gostivar, Vrapçişte, Üsküp, Resne, Radoviş, Ustrumca, Struga, Debre, Köprülü, Kırçova, Ohri, Manastır, Kalkandelen, Valandova yerleşim bölgelerinde hatırı sayılır rakamlarla yaşamaktadır.

Söz konusu şehir ve kasabaların dışında da Makedonya'nın hemen her kesiminde Türk yaşamaktadır. Türkler ülkenin idari yapısına uymaktadırlar. Struga ve Ohri gibi turistik yerlerde de ciddi sayıda Türk esnaf mevcuttur.

Tarih

Bölge, 1389'da Osmanlı İmparatorluğu'nun bölgeyi fethetmesi ile sistemli olarak Türkleşmeye başlamıştır. Bu tarihin öncesinde de Balkanlar'ın birçok kısmında olduğu gibi, Makedonya topraklarında da Kuman, Peçenek gibi çeşitli Türk boyları var olmuştur.

1453 İstanbul'un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet'in isteğiyle Anadolu'da bulunan Karamanoğullarının büyük bir bölümü Üsküp ve Gostivar bölgesine yerleştirilmiştir. 1900 ve 1910 senelerinde ve Balkan Savaşları döneminde bu bölgelerde bulunan Türklerin çoğu İstanbul'un Ümraniye, Kadıköy, Kartal, Maltepe ve Pendik, Zeytinburnu, Bayrampaşa, Gaziosmanpaşa gibi yerlerde yaşamaktadırlar. Bugün de Üsküp ve Gostivar şehirlerinde Türkler vardır.

Siyasi Yapı

Makedonya'da bugün Türk Demokratik Partisi (TDP), Türk Hareket Partisi (THP) ve Türk Millî Birlik Hareketi (TMBH) bölgede yaşayan Türkleri, siyasi mecralarda temsil etmektedirler. Makedonya Türklerini son hükümette (2011) Devlet Bakanı Hadi Nezir ve Mecliste de TMBH Genel Başkanı Erdoğan Saraç ve TDP Genel Başkanı Kenan Hasip milletvekilleri olarak temsil etmektedirler. Ayrıca yüksek yargıda, Makedonya Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesinde Salih Murat yer almaktadır.

Makedonya'da Türkçe gazete, dergi yayınlanmakta, aynı zamanda Türkçe tiyatro ile radyo ve televizyon yayınları da yapılmaktadır. Filoloji Fakültesi dâhilinde de bir yüksek eğitim kurumu olarak Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü de çalışmaktadır.

Eğitim

Üsküp'te 1880'li yıllardan beri eğitime açık olan Tefeyyüz İlköğretim Okulu vardır. Birçok şehirde de ilköğretim okulları bulunmaktadır (Üsküp, Gostivar, Debre v.s).Üsküp ve diğer kentlerde de liseler mevcuttur. En önemli liselerden biri Üsküp'ün Merkez Belediyesindeki Yosib Broz Tito lisesidir, bu lisede Türkçe eğitim gören sınıflar vardır.
Kosova TürkleriKosova Türkleri, asli olarak Kosova muhitinde, tarihî devirden çağdaş devre kadar yaşayan, bugünse Türkiye'de de büyük bir nüfus oranıyla yaşayan Müslüman Türk grubudur. Kosova Türkleri tabiri, Balkan Türkleri olarak belirtilen Batı Türk kesiminin, özellikle Osmanlı devri idari taksimatında Kosova Vilayeti arazisinde yaşayagelen Türklerin, bugünkü nüfusunu belirtir.

Tarih

Erken tarih

I. Murat TürbesiKosova, tarih ve dil delilleri ışığında, bilimsel verilerin belirttiğine göre, Miladın öncesi ve sonrasındaki ilk yıllarda, özellikle 300'lü yıllarda Batı Hunlarının egemenlik devirlerinden itibaren, Türklerin yaşadığı bir bölgedir. MS 5. yüzyılda Hun Türklerinin bilhassa Attila önderliğinde birleşerek oluşturdukları büyük devlet döneminde Balkanlar (Kosova'yı da içine alacak şekilde), Hun Türklerinin geçici ve kalıcı iskânlarına sahne olmuştur.

5. yüzyıl başlarında Attila'dan önceki Hun önderinin ölümü, Doğu Roma İmparatorluğu'nda (Bizans) sevinç yarattı ve Hunları sindirme girişimlerini arttırdı. Ancak, Bizans idarecileri Batı Hun İmparatorluğu'nun başına geçen Attila'yı henüz pek tanımıyorlardı. 434 yılı baharında Hun sınırlarına gelen Bizans elçilerini Attila, Tuna ile Morava nehrinin birleştiği yerdeki Bizans Margos (bugünkü Dubravica) kalesinin tam karşısında- Tuna'nın kuzey kıyısında- bulunan Konstantia surları önünde, at üzerinde karşıladı ve dinlenmelerine dahi izin vermediği elçilerin biri konsül-general, diğeri seçkin bir diplomat olan temsilcilerine, taleplerini, barış şartları olarak yazdırdı. Konstantia Barışı (veya Margos Barışı) diye anılan bu antlaşmanın başlıca maddelerine göre, Bizans bundan böyle Hunlara bağlı kavimlerle müzakerelere, ittifaklara girişmeyecek, Hunlardan kaçanlara -esir alınmış Bizans tebaası dâhil- sığınma hakkı tanımayacak, Bizans elinde bulunanlar iade edilecek (Grek asıllı olanlar için fidye verilebilecek), ticarî münasebetler yine belirli sınır kasabalarında devam edecek ve Bizans'ın ödemeyi taahhüt ettiği yıllık vergi iki katına (700 libre altın veya 50.400 solidus) çıkarılacaktı. Theodosios II anlaşma hükümlerini aynen kabul etti.

440'tan itibaren Attila, Bizans'a karşı baskıyı arttırdı. Çünkü Theodosios II, Konstantia antlaşması hükümlerine aykırı davranmaya başlamıştı. Bu aykırılığa başka sebepler de eklenince Attila'nın idaresinde olarak, Margos'un zaptı ile başlayan 1. Balkan Seferi (441-442), Singidunum (Belgrad) ve Naissus (Niş) üzerinden Trakya'ya doğru gelişirken, Batı Roma'nın aracılığı neticesinde hızını kesti. Bu sefer sonunda Tuna boyundaki kaleler Hun idaresine geçmiş, daha geri hatlardaki tahkimat yıktırılmış, Balkanlar'da Hunlara karşı durabilecek mukavemet yuvaları kaldırılmıştı. Bizans'la sonraki yakın süreçte yaşanan yeni anlaşmazlıklar 2. Balkan Seferi'nin açılmasına sebep oldu (447). Attila'nın idaresi altında birkaç noktadan Tuna'yı geçen Hun ordusu, iki koldan ilerleyerek kaleleri, Sardika (Sofya), Philippopolis (Filibe), Markianapolis (Preslav), Arkadiopolis (Lüleburgaz) müstahkem mevki ve şehirlerini zapt ede ede ve Tesalya'da Termopil'e kadar geniş bir daire çizdikten sonra, Bizans başkentini kuşatmak üzere Athyra (Büyük Çekmece)'ya ulaştı. Hunların Tesalya'yı da içine alan geniş Balkan bölgesindeki bu akın ve yayılımları, Kosova bölgesini de içine almaktaydı. İkinci sefer sonucunda Naissus (Niş) Hun pazar şehri hâline gelmişti.

Bugünkü Macaristan'ın sahasını MS 568 yılında egemenliklerine alıp devlet kuran Türk boyu Avarlar, 582'lerde Singidunum (Belgrad) ve Sirmium (Eszék) gibi mühim Bizans sınır şehir-kalelerini ele geçirmişlerdi. Fetihleri yapan büyük teşkilatçı Bayan Hakan'ın 592 yılında İstanbul'a yürümek maksadı ile Çorlu'ya kadar gelerek Bizans başkentinde korku uyandırdığı tarihte Don Nehri'nden Galia'ya, kuzey İslav bölgelerinden İtalya'ya kadar her taraf Avar askerî faaliyet sahası hâline gelmişti. 8. yüzyıl boyunca gittikçe zayıflayan Avar idaresi, kısa bir süre sonra yerini bir başka Türk boyu Bulgarlara ve çeşitli Slav kabilelerine bıraktı. Avarlar da bu süreçte, Hristiyanlaşıp çeşitli kabileler arasında yaşadılar, birçoğu asimile olup kayboldu. Kosova muhitindeki etnik şekillenmelerde Hunlardan sonra, Avar kitlesi de etkili olmuş oldu.

Bununla beraber, Kosova ve civarında bugün Yunanistan'da bulunan Navarino (Pylos, aslı Avarino) ve Arnavutluk'ta Antivari şehirlerinin adları da Avarların hatıralarını taşır. Arnavutluk'taki Prostovats altın hazinesi Avarlara ait olduğu gibi, arkeolojik araştırmalar Avar Türk sanatının Germen ve Slav sanatları üzerindeki tesirini ortaya koymuştur.

Avar devri sonrasında Kosova'yı da etkisi altına alan Türk devri Peçenek ve Uz adlı Türk boylarının yoğunlaşması ile başlar. Peçenekler, 9. yüzyıldan itibaren Karadeniz'in kuzeyinde ve Kuzey Balkanlar'da güçlenmişlerdi. Uzlar 1065'te Bizans ve Bulgar mukavemetini kırarak Tuna'yı geçtiler ve Peçeneklerin arkasından, Trakya ve Makedonya'yı yağmaladılar, Selanik'e, hatta Peloponezos'a kadar ilerlediler. Peçenekler, daha sonraki yakın devirde Kıpçak Türklerinin (Kumanlar) bölgede güçlenmeleriyle, etkinliklerini kaybetmişlerdir. Siyasî tarihleri sona eren Peçeneklerden arda kalanlar dağıldılar. Macaristan'a gidenler Peşte çevresinde ve Fertö vilayetinde yerleştirildiler. Bir kısmı da Uzlar ve Kumanlarla karıştı. Balkanlar'da kalanlar daha ziyade Vardar nehri boyuna iskân edilmişlerdi. Ardı sıra Kosova bölgesinde ve civarında Kumanların etki devri sürer. Bugün Kosova sınırlarının hemen güneydoğusunda yer alan, eskiden Kosova Vilayeti içinde bulunan Kumanova (Makedonya) şehrinin isminde, Kumanlar devrinde kalan hatıraların en başında gelenlerindendir.

Kosova'da, Gora bölgesindeki birkaç kaya üzerinde, kazınmış hâlde yazılar bulunmuştur. Yapılan araştırmalar neticesinde bulunan bu kaya yazılarının, bilim camiasınca Göktürk Alfabesi olarak bilinen eski Türk alfabesi işaretlerine uygunluğu tespit edilmiştir. Bu bulgu, Kosova bölgesi Türk tarihi açısından büyük önem arz etmektedir. Bu yazıyı Hunların da kullanmış olduğuna dair dil bilimsel görüşlerden hareketle, söz konusu kaya yazılarının Hun devri etkisinin örneklerinden olduğu düşünülmektedir.

Osmanlı dönemine doğru Türkler

Osmanlı İmparatorluğu idaresinin Balkanlar'da kurulmaya başlandığı XIV. yüzyıldan önce bölgede diğer halklarla beraber yaşayan Türk boyları, kendi dilleri ile varlıklarını sürdürmüşlerdir. Bir Türk boyu olan Kutrigurların VII. yüzyılda kurmuş oldukları Bulgar Hanlığı özellikle anımsanmalıdır. Bulgarların Dobruca'da bıraktıkları kitabelerde, hükümdar "han" unvanı ile anılır ve On İki Hayvanlı Türk Takvimi kullanılır. Ünlü tarihçi Halil İnalcık, Osmanlı Türkleri Balkanlar'a girmeden önce, XII.-XIV. yüzyıllarda Kıpçak/Kumanların bölgedeki üstün tarihî rolünün yeterince vurgulanmadığını belirtmiştir. Özellikle, Dobruca'dan Akkerman'a kadar olan bölgede yerleşmiş ve Hristiyan dinine geçmiş olan Kıpçak/Kumanlar, çeşitli hanedanlar kurmuşlardır. Bunlardan bir grup, XIV. yüzyıl ikinci yarısında Dobruca-Varna bölgesinde, merkezi Kaliakra olan bir beylik kurmuştur.

Osmanlı döneminde Türkler

I. Murat TürbesiKosova'daki bu Türk etki dalgaları, 11. yüzyıldan itibaren, Selçuklu devri Müslüman Türk akınları ve nihayetinde de Osmanlı İmparatorluğu'nun Kosova'yı hükmü altına almasıyla bambaşka bir boyut kazanır. 28 Haziran 1389 tarihindeki I. Kosova Savaşı, bölgenin fethini sağlamış, Kosova'nın Türklüğü ve Müslümanlığında günümüze dek süren etkiyi yaratmıştır. Artık, Kosova'daki Türklük, kökleşmiş ve sistematize olmuştu.

Osmanlı İmparatorluğu'nun Balkanlar'daki egemenliğinin bitirildiği yılda, 1913 Londra Konferansı sırasında Kosova nüfusunun % 40-45 oranı Türklerden oluşmuştur ve Türkçe bu dönemde egemen dildir. Yine 1913 yılına kadar Kosova'daki Türk aileleri, bölgenin % 55'ine yaygın bir durumda olmuşlardır.

Nüfus ve kültür yapısı

Kosova Türk Nüfusunun OranlarıBugünkü Türk toplulukları da, tarihî süreçten gelen Oğuz ve Kıpçak Türk boyları ağırlıklı bir Türk zümresidir. Bu iki Türk grubu içinde, 14. yüzyıl ve sonrasındaki Oğuz göçleri sebebiyle Oğuz Türk grubu, çok daha baskın bir hâldedir. Osmanlı İmparatorluğu'nun 500 yılı aşan uzun egemenlik devriyle beraber Türklerin hem dilsel yapısı, hem etnik yapısı Oğuz Türkleri gelenekleri temelli şekillenmiştir.








Nüfus yapısı

Kosovalı Türklerin nüfus sayılarına dair çok çeşitli, olumlu, olumsuz, objektif, sübjektif veriler vardır. Verilerin geneli Türklerinin Kosova'daki sayılarını az gösterir niteliktedir. Buna çeşitli siyasî etkenler sebeptir. Bazı bakış açılarının bu rakamı az göstermesinin sebebi, Türklerinin, en son Balkan Savaşı ile Türkiye'ye göç etmiş olduğundan hareket edip artık Kosova'da bir Türk varlığını olsa olsa basit bir azınlık şeklinde değerlendiren bir algıdır. Bir diğer veri çeşidinde Türklerinin 15.000 civarında zikredilmesinin sebebi, "Kosova'da Türk yoktur, bu Türkçe konuşan kesim, Türkçe konuşan Arnavutlardır" siyasi yaklaşımından ötürüdür. Bunlara benzer yaklaşım ve araştırma yöntemlerinin verdiği olumsuz veya eksik sonuçlar, Türklüğünün rakam olarak nüfusunu ve etkililik olarak nüfuzunu vermekten uzaktırlar.

Rakamların az verilmesinde bir diğer etken de Kosovalı Türklerin tamamının, Kosovalı Arnavutların ise büyük bir kısmının Müslüman olmasıdır. Müslümanlık kimliği altında evlenme Türklerin bir kısmında, kültürel çevre, iş kaygısı, gelecek endişesi vb. sebeplerle kendi millî benliklerinden feragat etme durumu doğurabilmiştir. Bu şekil bir asimilasyon özellikle Osmanlı idaresinin Kosova'da ortadan kalkmasıyla hız kazanmış, dönemlere bağlı olarak bazen daha da artmış, bazen normal seyrinde devam etmiştir. Bu mantığın göstergesi olarak, Yugoslavya döneminde yapılan sayımlarda Türk nüfusu ve Arnavut nüfusu oranlarının sayımdan sayıma ilerleme ve/veya gerileme şeklinde gitmesi verilebilir.

Kosova örneğinde, Müslüman toplulukları birbirinden kesin ve kalın çizgilerle ayırmak güçtür. Kosova'daki en büyük iki toplum olan Arnavutlar ve Sırplar, dinî farklılıkları sebebiyle kolaylıkla ayrılabilmektedirler. Ancak çoğunluğu oluşturan Arnavutların diğer Müslüman azınlık mensuplarıyla (en çok Türklerle) ve bu azınlıkların da kendi aralarında yaptıkları karışık evliliklerden dolayı etnik sınırlar belirsizleşebilmektedir. Kimlikler zaman içerisinde ve hatta aynı zaman ve mekânda değişebilmekte ya da çoklulaşmaktadır. Mesela; kardeş çocuklarından bir tanesinin kendisini Arnavut, diğerinin kendisini Türk olarak tanımladığı durumlara rastlanabilmektedir.

Yugoslavya döneminde yapılan nüfus sayımlarına göre Türklerin sayısı sürekli 12.500 olarak gösterilmiştir. Bu durum, devlet politikasının neticesidir.

1998 yılında başlayan NATO Kosova Operasyonu'ndan sonra Birleşmiş Milletler denetiminde, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) tarafından yapılan nüfus kayıtlarında Kosova vatandaşlarının millî mensubiyetinden ziyade konuştukları dil merkezli bir araştırma yapılmıştır. Bu araştırma verilerine göre, Kosova'da yaklaşık 250.000 kişi Türkçe konuşmaktadır.

Kosova'da Türk partilerinin (Kosova Demokratik Türk Partisi ve Kosova Türk Birliği Partisi) son seçimlerde 10.000 dolayında oy aldığı göz önünde bulundurulduğunda (fertten aile mensuplarına ve oy kullanmayanlara kadar değerlendirilerek) bu sayının en düşük ortalamayla 30 - 35 bin arasında değiştiği tahmin edilebilir. Yine, Kosova'daki Türk Sivil Toplum Örgütlerinin, KDTP'nin ve basın yayın kuruluşlarının kayıtlarına göre bu sayının 30.000-50.000 civarında olduğu tahmin edilmektedir. Ayrıca, siyasi tercihlerinde çeşitli sebeplerden dolayı Kosova Demokratik Türk Partisi'ne oy vermeyen Türkleri ve kültürel, hayatî sebeplerle Türk zümresiyle irtibatı zayıflayan, asimilasyon tehlikesiyle karşı karşıya kalan Kosovalı Türkleri de hesaba katmak gerekir. 1999 yılına kadar resmî dil olarak kabul edilen Türkçe, 1999 yılından sonra BM önderliğindeki uluslararası güç tarafından resmiyetten kaldırılmıştır. Bu durum da Türk toplulukların nüfus ve nüfuz olarak zayıflaması sonucunu doğurabilecek bir potansiyel taşımaktadır. Bu durumun olumsuz etkisi, 1999 yılından günümüze kadar görülmüştür.

2011 sayımı rakamları

Kosova'da 2011 yılında yapılan genel nüfus sayımı, ülke çapında kuzey kesimdeki birkaç belediye dışında yapılmıştır. Uzun yıllar sonrasında yapılan ve bazı olağanüstü durumlar taşıyan bu sayım, Zubin Potok, Leposaviç, Zveçan Belediyesi ve Mitroviça'nın kuzeyinde boykot sebebiyle uygulanamamıştır. İşte bu sayımın sonuçlarına göre Kosova'da "genellikle ikamet eden nüfus" ölçümüne göre etnik Türk vatandaş sayısı 18.738, ana dili Türkçe olan vatandaş sayısı 19.568 olarak verilmiştir. Raporun devamında Kosova'da ana dili dışında Türkçe konuşan vatandaş sayısı 49.729 şeklinde yansımıştır. Dolayısıyla, Türkçe için ana dili ve asli bilinen dil rakamlarının toplamı bu sayım sonuçlarına dayanarak Kosova'da Türkçe konuşan nüfus sayısının 69.297 olduğunu göstermektedir. Bu genel nüfus sayımının Kosova'nın devlet olma süreci içinde yapılması, kuzey kesiminin sayım içine katılamaması, "genellikle ikamet eden nüfus" gibi sübjektif ibare doğrultusunda nüfus bilgilerinin verilmesi sebepleriyle 2011 nüfus sayımı sonuçları, Kosova'nın tam nüfus rakamlarını vermekten biraz uzak görüntü oluşmasına sebep olmuştur.

Nüfus dağılımı ve seyri

I. Murat TürbesiKosova'da Türkler, genelde güney, güneydoğu ve doğuda ağırlıkla yaşasa da dağınık bir hâlde bütün Kosova'da yerleşmişlerdir. Eskiden beri gelen bu dağınıklık özellikle Kosova'nın kuzeyine doğru yayılan bölgede yaşayan Türkler için, asimilasyon neticesinde nüfus oranlarında azalma tehlikesini doğura gelmiştir. Türkler, Müslüman'dır ve Kosova'da yaşayan Arnavutların çoğu da Müslüman inancına sahiptir. Bu sebeple Türklerin bir kısmı, bugünkü devlet şartlarının Arnavutlar lehine ağır basması sebebiyle asimilasyona açık hâle gelebilmektedirler.

Osmanlı devrinde en büyük nüfus oranına sahip Müslüman tabakayı oluşturan bölge Türkleri, bugün büyük göçler (özellikle Türkiye'ye) ve asimilasyon sonucunda ciddi düşüşler yaşamış ve bugünkü sosyal hâllerini almışlardır.

Kosova'da 250.000 dolayında bir Türkçe konuşandan söz edilmesine rağmen, bugün Kosova'da ne kadar Türk'ün yaşadığı tam olarak bilinmemektedir. Türkler bugün Kosova'da daha yoğun bir şekilde Prizren, Mamuşa, Priştine, Gilan, Doburçan, Yanova, Vıçıtırın, Mitroviça ve İpek yerleşim bölgelerinde yaşamaktadırlar. Bunların içinde Türkçenin belediye statüsünde resmiyeti olan belediye merkezleri şunlardır: Prizren, Mamuşa, Gilan, Mitroviça, Priştine, Vıçıtırın.

Prizren şehri, Türk toplulukları açısından, tarihî olaylar, kişiler ve nüfus yoğunluğu ve Türk nüfusun, Türkçenin etkililiği açısından ilk sırada gelmektedir. Prizren'de sayısı kesin olmamakla beraber en az 35.000 civarı bir Türk rakamından söz edilmektedir. Bunun dışında, şehrin Arnavut sakinlerinin de Türkçe bilmesiyle Prizren, Kosova'da Türkçenin en yoğunlukla duyulabildiği bir bölge merkezidir. Ayrıca, kentin 10 km'lik etrafında Gora ve Jupa denilen iki ayrı bölge bulunmaktadır. Bu bölgelerde yaklaşık 15'er Gora köyü mevcuttur. Gora bölgesi de Kosova'da Slav veya Arnavut etnik unsuruna dayandırılmayan insanların yaşadığı bir bölge olması bakımından önemlidir. Goralılar Osmanlı öncesi Hun Kuman Avar Türk kavimlerinin torunudurlar. Gora bölgesinde yaşamakta olan Goralıların gelenek göreneklerine yani kısaca folklorlarına bakıldığında Orta Asya ve Kırım bölgesinde yaşayan Türklerle benzer birçok motif ve gelenekler göze çarpmaktadır.

Kosova'dan Türk göçleri

1912-1913 yılları civarında artık çözülmeler yaratan ve Osmanlı İmparatorluğu idaresinin Kosova Vilayeti ve diğer Balkan bölgelerinden kalkmasıyla sonuçlanan Balkan Savaşları, Kosova'dan Türkler ve kısmi Müslüman kesimin göçlerine sebep olmuştur. Bu göç dalgalarının en büyük yönü, Osmanlı idaresinin çekildiği Türkiye topraklarına doğru gelişmiştir. Söz konusu göçlerle bütün Balkanlar'dan olduğu gibi, Kosova muhitinden de yüz binlerce insan yollara düşüp öz yurtlarını bırakmak zorunda kalmıştır. Bu göç dalgalarında Türkler en büyük nüfus sayısıyla birinci sırayı oluştururlar. Kosova Vilayeti sınırları içinde yaşayan yerli Türk nüfusu, 20. asır başlarından günümüze dek, çeşitli yoğunluklarda gelişen kitlesel veya bireysel göç dalgaları ile bölgeyi boşaltmışlardır. Bu acı göç hareketleri, Kosova coğrafyasında Türk nüfusunun hızla azalmasını getirip, bugünkü nüfus oranlarını doğurmuştur. Bugün, aşağı yukarı 100 yıllık bir zaman zarfında, eski Kosova Vilayeti topraklarından, evlerini, arazilerini ve akrabalarını bırakmak zorunda kalarak, özellikle Türkiye'ye gelen Türklerin sayısı, Kosova'da yaşayan Türklerin sayısının birkaç kat üstündedir. Türkiye'ye göç eden Kosovalı Türk ailelerinin fertlerinden birçoğu, geçen süreçler zarfında artık Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına dâhil olmuş, fertler arasında oranları değişmekle beraber Türkiye Türkleri nüfus grubu içerisindeki yerlerini almışlardır. Söz konusu durum, Kosova ile Türkiye arasındaki akrabalık boyutlarında çok önemli bir kısmı oluşturur.

Dil

Kosova'da 3 Dilli TabelalarKosova'daki Türkler, Osmanlı idaresinde Osmanlı Türkçesi yazı dili ile; Osmanlı devri sonrasında da Türkiye Türkçesi yazı dili ile eserler ortaya koymuş, ağız özelliklerini yazılı eserlere yansıtmamışlardır. Bu bakımdan, Kosova'daki Türkler her zaman genel Batı Oğuz Türk grubu ile ortak bir dil yapısında olmuştur. Kosovalı Türkler, diğer konularda olduğu gibi, dil konusunda da Türk Dünyasından herhangi bir kopukluk, aykırılık yaratmamak konusunda oldukça hassastırlar.



Resmiyet

Kosova Cumhuriyeti sınırları içinde, yazı dilinde, resmiyette Türkiye Türkçesi kullanılmaktadır. 1999 yılına kadar Kosova genelinde resmiyeti olan Türkçe, Aralık 2010 itibarıyla Kosova'da Prizren, Mamuşa, Gilan, Mitroviça, Priştine ve Vıçıtırın Belediyesi kapsamında Türkçe resmî dil statüsüne sahiptir. Türkçenin, Kosova Cumhuriyeti'nin resmî dillerinden biri olması çalışma ve tartışmaları henüz bir sonuç vermemiştir. Kosova Cumhuriyeti anayasasınca belirtilen bu dil haklarını kullanımında büyük sıkıntılar vardır. Yukarıda belirtilen belediyelerde Türkçenin resmiyeti olmasına rağmen, bu resmiyet uygulatılmamaktadır. En büyük Türk nüfusuna sahip Prizren'de bile dil kullanımı konusunda ihlaller vardır.
Madde 5 (Diller)
1. Kosova Cumhuriyeti resmî dilleri Arnavutça ve Sırpçadır.
2. Türkçe, Boşnakça ve Romca, belediyeler seviyesinde resmî statüye sahiptir veya yasaya uygun şekilde herhangi bir seviyede resmî kullanımda olacaklardır.

1951 sonrası Kosovalı Türklerin hukuki kimliğinin resmî olarak tanınması sonucu Türkçe dilsel ve kültürel olarak kamusal alanda kullanılmaya başlanmış ve 1974 anayasası ile bu durum devlet daireleri‐ eğitim öğretim hayatı ve basın yayın alanı olmak üzere her alanda resmî düzeyde kabul edilmiştir. 1989 yılında Kosova'nın özerkliği kaldırıldıktan sonra Arnavutçanın yanı sıra Türkçenin de kullanım alanı kısıtlanmıştır. Arnavutça, 1999 yılındaki NATO harekâtı sonrası resmî dil düzeyine tekrar kavuşurken, Türkçe kabul edilmemiştir.

Kosova'da Türkçe tarihi

Kosova Türkçesi, bu ülkede özellikle 14. yüzyıldan itibaren Osmanlı İmparatorluğu idaresiyle tam olarak vücut bulmuş ve bugüne kadar gelmiş bir durumdadır. 1913 yılı civarlarında Kosova Vilayeti topraklarının Osmanlı idaresinden çıkmasına dek bu muhitte, Osmanlı Türkçesi yazı dili merkezli olarak Türk dilinde çeşitli eserler ortaya konmuştur.

Ağız özellikleri

Kosova'da tek ağız bölgesine bağlı Türk ağızları konuşulur. Bu ağızlar, birbirlerinden küçük farklarla ayrılırlar ve temel özellikleri ortaktır. Ülkedeki Türk ağızları, Türkiye Türkçesi ağızlarının Rumeli koluna; Rumeli kolunun Batı Rumeli kısmına dâhildir.

Kosova Türkçesi, ağız olarak bugünkü Türkiye Türkçesi yazı dilinden bazı yönleriyle kısmi farklar oluşturmaktadır. Söz konusu farklar, Kosova bölgesindeki Türklerin tarihî durumlarının sonucudur. Aşağıdaki tabloda karşılaştırmalı olarak görüleceği gibi, Kosova Türkçesindeki bazı sözlerin ve yapıların eskiliği (arkaikliği), Kosova bölgesindeki Türk nüfusunun eskiliğini göstermektedir. Veriler, bugünkü Kosova Türklüğünü oluşturan en büyük insan grubunun, Anadolu'da Müslüman Türklerin ciddi bir kısmı yokken, Balkanlar'da Türklerin olduğunu açıklar niteliktedir. 12. ve 13. yüzyıllarda bazı Türkçe sahalarında değişikliğe uğramış şekillerin, Kosova muhitinde bugün bile korunmuş olduğu gözlenmektedir.

Kosova Türk ağzının bugünkü bazı özellikleri kısaca şu şekildedir:

1.Söz başında ince sıra "g- > c-"; "-g- > -c-" ses değişikliği: git- > cit-; gel- > cel-; geç- > ceç-; gez- > cez-; gir- > cir-; gevse- > cevse-; geç > ceç; gibi > cibi; gün > cün; dizgin > dizcin; zengin > zencin vb.

2.Söz başında ince sıra "k- > ç-"; "-k- > -ç-" ve "-k > -ç" ses değişikliği: kim > çim; kir > çir; kibar > çibar; kibrit > çibrit; kilit > çilit; eki/iki > içi; erken > erçen; yürürken > yürürçen; mübarek > mübareç, ilk > ilç (Priştine ağzı) vb.

3.Söz içinde "g" sesinin sızıcılaşmaması: bagır-, egri, yigırmi, igne, agır, ügren-, dog-, kurbaga, dügün, aga, bag vb.

Örnekler

Eski Türkçe Anlam Kosova Türkçesi Türkiye Türkçesi
yagmur Yeryüzüne düşen yağışın sıvı olanı yagmur yağmur
oglan Erkek çocuk oglan oğlan
yigirmi 20 sayısı yigırmi yirmi
teg- Dokunmak, temas etmek deg- değ-
yeŋ Giysi kolu yeng yen
yapuş- Ayrılmayacak bir biçimde bir yere tutunup kalmak yapuş- yapış-
tabışgan Tavşangillerden, eti yenen, hızlı koşan bir memeli tapşan tavşan

Din

I. Murat TürbesiKosova Türkleri, dünyadaki Türk nüfusunun çok büyük kısmı gibi, İslam dinine mensupturlar. Müslüman inancı içinde özellikle Osmanlı İmparatorluğu döneminde kurumsallaşan birçok tarikat yapısı, din kültürünü çeşitlendirmiştir. Günümüzde, bu tarikat yapılarının bazıları hâlen kullanımda olsa da, eski geçerliliği yoktur. Çoğunluk için bunlar kültürel bir öge hükmündedir.

Kosova'da diğer milletlerin de etkilendiği, kullandığı çok sayıda tarihî dinî yapı vardır. Söz konusu tarihî yapıların tamamına yakını günümüzde de kullanımdadır.

Siyasi yapı

Siyasi kültür açısından Kosova Türkleri, Osmanlı İmparatorluğu dönemi sonrasında (1913 sonrası), çeşitli siyasi devlet yapılarında yaşamıştır. Bunlardan sosyalist sistem, son döneme dek süren siyasi sistem olmuştur.

Günümüzde Kosova'da Türk siyasi yapıları içinde 2 siyasi parti vardır: Kosova Demokratik Türk Partisi (KDTP) ve Kosova Türk Birliği Partisi (KTBP). Bunlardan KDTP, 1990 yılında kurulup (TDB olarak) 1999 yılında UNMIK'te kayıtlanmıştır. Partinin karargâhı Prizren'de bulunmaktadır. KTBP ise 2010 yılında kurulan yeni bir siyasi oluşumdur ve bu siyasi partinin merkezi Mamuşa'dadır.

1990 yılından 2010 yılına kadar tek Türk siyasi partisi etrafında siyasi hayat sürdürmeye çalışan Türkler, 2010 sonrasında da büyük kısmıyla KDTP merkezinde siyaset yapmaktadırlar.

Basın-yayın

Gazete

Birlik
1944 yılından itibaren Kosova'da yayınlanmayan bu gazete o dönem aynı devlet çatısı altında bulunulan Makedonya'nın başkenti Üsküp'te basılmıştır. Bu gazete Kosova muhitinde de okunmuş, bu muhitle de ilgili olmuştur. Yayını son bulmuştur.

Tan
Yugoslavya devlet kuruluşu olan Tan yayın şirketi tarafından, Yugoslavya devrinde, devletin kontrolünde yayın yapan Tan gazetesi Kosova bölgesinde Türkçe yayınlanan tek gazete olmuştur. Yayını son bulmuştur.

Yeni Dönem
1998-1999 Kosova Savaşı sonrasında, Prizren şehrinde kurulan Yeni Dönem Kosova Türk Medyası adlı kuruluşun bünyesinde, 1999'dan 2008 yılına dek aralıksız olarak haftada bir Türkçe olarak yayınlanan ve tüm Kosova'da dağıtılan Yeni Dönem gazetesi yayın hayatında olmuştur. Yeni Dönem Kosova Türk Medyası, 2008 yılının son aylarında, bütün yayın organlarıyla beraber gazetenin yayınını durdurmak zorunda kalmıştır.

Sesimiz
Kosova Demokratik Türk Partisi'nin resmî yayın organıdır.

Yayın denemeleri ve internet
1999'dan sonra Kosova'da "Demokrasi Ufuğu" ve Kosovahaber" gibi gazeteler yayınlanma denemesinde bulunmuşlardır. Bunlardan "Demokrasi Ufuğu" tamamen kapanmıştır. "Kosovahaber" ise düzenli olarak internet ortamında yayınlanan bir gazete hâline dönüşmüştür. Sonuç olarak belirtmek gerekir ki Kosova'da Türk dilindeki basın-yayın, maddi ve teknik donanım konusunda büyük zorluklar yaşamaktadır.

Dergi

Çevren
Çevren dergisi, Yugoslavya devlet kuruluşu olan Tan yayın şirketinin yayınlarından biriydi. 1973 yılından yayınına başlanmıştır. Yugoslavya döneminde Priştine'de Türk dilinde yayınlanan toplum, tarih, edebiyat, dil konularında yayınlanmış olan Çevren, bilimsel hakemli bir dergi olmuştur. Bu dergide çok sayıda bilim adamının makaleleri yer almıştır. 1991 yılında yayını sonlanmıştır. On yıllık aradan sonra 2001 yılında Balkan Türkoloji Araştırmaları Merkezi'nin el atmasıyla Çevren'in 93 ve 94. sayısı hazırlanmış ve basılmıştır. Mart 2002'de de Çevren'in 97-98 ve 99. sayıları hazırlanmıştır. Söz konusu dönemde, bir anlaşmazlık ve sıkıntıyı ortadan kaldırmak amacıyla BAL-TAM, Çevren'in yayınını sürdürmekten vazgeçmiştir.

BAL-TAM Türklük Bilgisi
1998-1999 Kosova Savaşı dönemi ile beraber yayını son bulan Çevren dergisinin ardından Çevren'i de yayınlayan bilimsel ekip içinden birkaç bilim insanı etrafında yayınına başlamıştır. Bu dergi 2000 yılında planlanmıştır. Merkezi Prizren'de bulunan Balkan Türkoloji Araştırmaları Merkezi'nin (BAL-TAM) bünyesinde yayınını sürdüren dergi, uluslararası hakemli dergidir.

Çığ
Çığ dergisi, önce Prizren, daha sonra Priştine şehrinde, 1990-1993 yılları arasında yayınlanmıştır. Görülebilen en son sayısı 12'dir. Tan gazetesinin yazın, sanat dergisi olan Çığ'ın genel yayın yönetmeni Şakir Maksut, sorumlu yazar Zeynel Beksaç'tır. Derginin ikinci sayısında, genel yayın yönetmeni Raif Vırmiça olur. 5-6-7. birleşik sayıda ise, yazı işleri sorumlusu Hasan Mercan olur. Devlet kuruluşu olan Tan yayın şirketi tarafından çıkarılmıştır. Derginin yazarları arasında; Hasan Mercan, Fahri Kaya, İrfan Ünver Nasrattinoğlu, Suat Engüllü, Avni Engüllü, İskender Muzbeg, Şecaattin Koka, Muzaffer Uyguner, Abdullah Rıza Ergüven, Süreyya Yusuf, Cemail Tunalıgil, Alaettin Tahir, Tacida Hafız, Reşit Hanadan, Vladeta Vukoviç, Rauf Alanyalı, Muhammed Ustaibo, Emin Mecian, Pregrad Palavestra, Pera Stefanoviç ve Aziz Serbest gibi adlar vardır.

Esin
Prizren'de 1951 yılında kurulan Doğru Yol Türk Kültür Sanat Derneği tarafından Esin kültür ve edebiyat dergisi yayınlanmıştır. İlk yayınlandığında dernekle aynı adı taşıyan derginin adı sonraları "Esin" olarak değiştirilmiştir.

Kuş
Kuş, 1979 yılında çıkmayan başlayan çocuk dergisidir. Dergi Kosova çapında öğrenciler arasında yıllarca okunan bir gelenek oluşturmuştur. Devlet kuruluşu olan Tan yayın şirketi tarafından çıkarılmıştır.

Bay
1994 yılında Prizren'de Balkan Aydınları Derneği bünyesinde yayınlanmaya başlanan kültür ve sanat dergisidir.

Genç Bay
1994 yılında Prizren'de Balkan Aydınları Derneği bünyesinde yayınlanmaya başlanan gençlik dergisidir.

İnci
1994 yılında Prizren'de Balkan Aydınları Derneği bünyesinde yayınlanmaya başlanan çocuk dergisidir.

Türkçem
Türkçem popüler çocuk dergisidir. İlk sayısı Ocak 1999 tarihinde çıkmıştır. Kosova'da gelişen Türk çocuk edebiyatına yeni bir ivme getirmek amacıyla Zeynel Beksaç yönetiminde yayınlanmaktadır.

Paradigma
Paradigma dergisi, yayın hayatına 2011 yılında başlamıştır. Yayın dili Türkiye Türkçesidir. Paradigma Araştırma Merkezi tarafından yayınlanmaya başlanmıştır.

Televizyon

Devlet yayınları
Türkçe televizyon yayınları 1974 yılında başlamıştır. Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti'nin yayın organları aracılığıyla televizyon yayınları başlamış, bu devlet televizyonunda birkaç saatlik Türkçe yayın, Kosova'nın bağımsızlığı sürecine kadar var olan durumu oluşturmuştur. Sivil girişim olan Kosova Radyo-Televizyonu'nda devam etmiştir. Bu kuruluş içinde belli yayın aralıklarında Türkçe yayın yapılmıştır. Bu yayınlar günümüzde de devam etmektedir.

Yeni Dönem TV
1998-1999 Kosova Savaşı sonrasında, Prizren şehrinde kurulan Yeni Dönem Kosova Türk Medyası, önce Türkçe televizyon yayını sunmuştur. 2008 yılına kadar Kosova geneline Türkçe (Türkiye Türkçesi) yayın yapılmıştır. "Yeni Dönem" televizyon kanalının sahip olduğu frekans ulusal çapta olmuş, ancak teknik imkânsızlıklar sebebiyle genellikle Prizren ve yöresine yayın yapabilmiştir. Yeni Dönem Kosova Türk Medyası, 2008 yılının son aylarında, bütün yayın organlarıyla beraber yayınını durdurmuştur.

Balkan RTV
Yeni Dönem medya kuruluşunun yerine, yine aynı yayın merkezinde Balkan RTV kurulmuştur. Ancak, söz konusu medya kuruluşu, Yeni Dönem'in yerini alamadığı gibi, Türkçe merkezli bir yayın da takip edememiştir. 2011 Temmuz itibarıyla yayını devam etmektedir.

Radyo

Devlet radyo yayınları
Bölgede Türkçe radyo yayını 1951 yılında başlamıştır. Yugoslavya döneminde devlet radyosunda çeşitli Türkçe yayınlar yapılmıştır.

Yeni Dönem Radyosu
1998-1999 Kosova Savaşı sonrasında, Prizren şehrinde kurulan Yeni Dönem Kosova Türk Medyasının yayın organlarından birisi de Yeni Dönem Radyosu'dur. 2008 yılına kadar Kosova geneline Türkçe (Türkiye Türkçesi) yayın yapmıştır. 1 Şubat 2003 tarihinde yayına başlayan Yeni Dönem Radyosu, 21 saat Türkçe; 3 saat Arnavutça, Boşnakça ve Romca yayın düzeni sahipti. Dört dilde yayın yapan radyo, Kosova'da bu şekilde yayın yapan ilk radyo olma özelliğini kazanmıştır.

Kent FM Kosova
Kent FM Kosova, Priştine'den yayın yapan radyo istasyonudur.

Kosova Radyo
Kosova Radyo, günde iki saat Türkçe yayın yapmaktadır.
Bosna-Hersek TürkleriBosna-Hersek Türkleri, Osmanlı İmparatorluğu'nun Bosna Krallığı'nı 1463 yılındaki fethiyle birlikte bölgeye yerleşen, Balkan Savaşları'na dek bölgede önemli nüfusa sahip etnik gruplardan biri olmuştur. 1900'lerden başlayarak bölgede yaşayan diğer Müslüman halklarla birlikte Türklerin çoğunluğu da yurtlarını terk ederek Türkiye'ye göç etmiştir. Bosna Hersek'te yapılan 1991 tarihli nüfus sayımına göre ülkede yaşayan 267 Türkün varlığı saptanmıştır. Ancak günümüzdeki tahminlere göre gerçek sayının 50.000 civarında olduğu belirtilmektedir.
Karadağ TürkleriKaradağ Türkleri, Karadağ'da yaşayan Osmanlı döneminde bölgeye yerleşen Türk kökenli kimseleri belirtmek için kullanılır. 2011 resmî nüfus sayımında, yaşayan Türk nüfusa göre sırasıyla başta deniz kıyısındaki Bar kenti, başkent Podgorica ve Bijelo Polje (Akova) olmak üzere ülkede toplam 104 kişi kökenini Türk olarak belirtmiştir. Bu sayı, ülke nüfusunun %0,02'sine denk düşmektedir.



Tarih

16. yüzyılda Osmanlılarca ele geçirilen bölge, Balkan Savaşları'na kadar Osmanlı idaresinde kalmıştır. Bar şehrinden Türk kökenlilerle yapılan görüşmelerde kimi atalarının Manisa'dan, kimi ise Karaman'dan gelerek bölgeye yerleştiklerini belirtmiştir.

Kültür

Dinî olarak asimile olmayan Karadağ Türkleri, dil konusunda ise aynı başarıyı gösterememişlerdir. Çoğunlukla yaşlıların konuşabildiği Türkçeyi ülkede geliştirebilmek için TİKA önderliğinde Türkçe dil kursu açılmıştır. Yoğun ilgiyle karşılanan bu dil kursu konusunda eski TİKA Karadağ koordinatörü Dr. Gökçen Kalkan, 75 yaşındaki Türk kökenli bir bireyin Türkçeyi genç kuşaklara öğretme isteğini bu anısıyla anlatıyor;

"Yaşlı insanlar torunlarının elinden tutarak Türkçe kursuna adeta 'koşarak' gelmişti. 75 yaşında burada yaşayan Abdullah isimli amcaya kendisinin neden kursa geldiğini sorduğumda, yerel şivesiyle 'Getirmişim baganları (çocuk anlamına geliyor), unukları (Sırpça torun) öğretesiniz onlara dilimizi, alışsınlar Türkçeye' yanıtını hiç unutamıyorum."

Bazı Türk kökenli Karadağlıların soyadları Karagözoviç, Gülömeroviç, Şahinoviç, Mustafiç ve Ömerbaşiç. İstanbul ve İzmir illeri başta olmak üzere Türkiye'ye göç eden bazı ailelerin ise "Barlı" soyadını taşıdığı yapılan görüşmelerde dile getirilmiştir.
Romanya TürkleriRomanya'daki Türkler, (Romence: Turci) terimi Romanya'daki etnik Türk azınlığını ifade eder. 2002 yılında yapılan nüfus sayımını yansıtan bir araştırma merkezine göre, Türklerin sayısı, toplam nüfusun %0.14'ünü oluşturacak şekilde 32.098'dir.

Türklerin çoğu tarihî Kuzey Dobruca bölgesinde, özellikle de Köstence ilinde yaşamaktadır. Yalnızca bu bölgedeki sayıları, bölge nüfusunun %3.4'ünü oluşturacak şekilde 24,602'dir.

Romanya Türk Nüfusunun OranlarıRomanya tarafından resmî olarak tanınmış bir etnik azınlık olan Türkler için, Romanya Temsilciler Meclisi'nde ayrılan sandalye sayısı birdir. Ana dillerinde eğitim görme haklarına sahiptirler.







AdakaleAdakale, Kal`â ı Ada, 1968 yılında Demirkapı (Iron Gates) Barajı'nın suları altında kalana kadar Tuna Nehri üzerinde, bugünkü Romanya topraklarında yer alan ve üzerinde Türk nüfusun yaşadığı ada. Eski adı Caroline Adası, Romence adı Yeni Orşova dır.



AdakaleTuna Nehri'ndeki trafik ve ticareti kontrol eden ada, 1691 yılında Osmanlı Devleti tarafından fethedilmiş, 1878 Berlin Antlaşmasında kime teslim edileceğinin yazımı unutulduğundan 1923 yılındaki Lozan Anlaşması ile Romanya'ya teslim edilene kadar bir Türk adası olarak kalmıştır. 1960'lı yılların sonlarına kadar 1000 kadar Türk'ün yaşadığı 160.000 m² yüzölçümündeki Adakale, Osmanlı mimarisinin özelliklerini yansıtan bir yerleşim birimiydi. Üzerinde bir cami, bir Vauban stilinde inşa edilmiş bir kale, küçük bir Ortodoks kilisesi, pazar yeri ve birkaç kahvehane bulunmaktaydı. Adada yaşayan Türkler tütün ekimi, kayıkçılık ve ticaretten geçimlerini sağlarlardı. Ada baraj suları altında kaldıktan sonra adalıların büyük bölümü Türkiye'ye göç etmiştir.

Adanın tarihi

AdakaleAdanın Osmanlılar tarafından ilk olarak fethedilme tarihi tam olarak bilinmiyor. Yalnız Osmanlı fethi öncesi adanın bir korsan yatağı olduğunu sanılmaktadır. 17. yy'da Avusturyalıların eline geçen ada, Belgrad'ın yeniden fethinden sonra sadece 400 kişilik bir birlik gönderilerek 1691'de geri alındı ve uzun süre Osmanlıların Avrupa'daki önemli savunma noktalarından birisi oldu. 18. yüzyıl başlarında yeniden Avusturyalıların eline geçirilen Adakale 1738'de, Sultan I. Mahmud döneminde Osmanlı sınırlarına tekrar dahil edildi. Mühimme Defteri'ndeki bir kayıtta bizzat padişahın diliyle, "kilid-i memleket-i Erdel ve Macar ve miftah-ı ülkât-ı Belgrad ve Tamşıvar", yani "Macaristan'ın kilidi ve Sırbistan ve Romanya'nın anahtarı" diye zikredilmiştir.

Adakale1830 yılında Osmanlı'nın Semendere Sancağı olan topraklarda Sırp Prensliği kurulduğunda, Prenslik içinde yaşayan kalabalık Türk toplumu, Osmanlı toprağı sayılacak 6 yerleşim birimine yerleştirilmişti. Adakale, birer nahiye olarak kabul edilen bu altı Kaleiçi Türk mahallesinden birisi oldu. 1867 yılında yeni kurulan Tuna Vilâyet'inin Vidin sancağının Vidin kazâ'sına bağlandıktan sonra İdâre i Nehhâr ı Osmâniye (Osman'lı Nehir'leri Yönetimi) ve 1875'ten itibaren de DDSG (Donau Dampfschiffahrt Gesellschaft) şirket vapur'larının bir durağı oldu. Osmanlı Devleti 93 Harbi ile beraber bölgedeki topraklarını kaybetmesine rağmen Berlin Antlaşmasında ismi geçmediği için Adakale Osmanlı idaresinde kalmaya devam etti.

Adakale Adada yaşayan halk II. Meşrutiyet'in ilanından sonra yapılan seçimlere de katıldı. Adakale, 12 Mayıs 1913'te Avusturya-Macaristan tarafından işgal edildi ve Macaristan kısmına bağlandı ancak ne Osmanlı Devleti ne de Türkiye Cumhuriyeti bu ilhakı kabul etmedi. Türkiye, adanın Romanya'ya bırakılmasını 1923'teki Lozan Anlaşması ile onayladı. Avrupa'yla Tuna Nehri üzerinden, tüm taşımacılığın kontrol edildiği yer olduğundan Lozan Antlaşması görüşmelerinde İsmet Paşa adayı vermek istememiş ancak Ankara'dan gelen bir telgraf emri üzerine ada Romenlere bırakılmıştı.






Adakale'yi Batıran BarajAdakale 1967'de Romanya ve Yugoslavya'nın ortaklaşa Tuna nehri üzerinde inşa ettiği barajın 1972'de tamamlanması ile barajın suları altında kaldı. 13 Eylül 1967'de devrin Türkiye Başbakanı Süleyman Demirel Romanya'yı ziyaret etti ve ada halkının Türkiye'ye gelmesine öncülük etti. Adada yaşayan Türklerin büyük bir kısmı Türkiye'ye az bir kısmı ise Köstence ve Bükreş'e göç etti.



Adakale ile ilgili çalışmalar

AdakaleGünümüzde bir Türk firması, Romanya hükümetinin de yardımlarıyla bölge yakınındaki Şimian adasında Adakale'yi yeniden inşa etmek için çalışmalar yapmaktadır. 2008 yılında yönetmenliğini ve senaristliğini İsmet Arsan'ın yaptığı "Kayıp Yurdun Ağrısı, Adakale" adlı belgesel film çekilmiştir. Eugenia Popescu - Judetz'in Adakale halk kültürü üzerine araştırmaları, Türkçeye çevrilerek 2006 yılında Adakale adıyla kitaplaştırılmıştır.



Adakale
Adakale
Adakale
Adakale
Adakale
Adakale
Adakale
Adakale
Adakale
Adakale
Adakale
Adakale
Adakale
Adakale
Adakale
Adakale
Adakale
Adakale
Adakale
Adakale
Adakale
Adakale
Adakale
Adakale
Adakale Pazar Yeri


Adakale Videoları

Türkçe Adakale videosu.



TVR1 kanalının hazırladığı Romence video.


DW kanalının hazırladığı Türkçe video.
http://www.dw.de/bir-zamanlar-adakale/a-16589289

Sitemizde sizlere daha iyi hizmet sunulabilmesi için çerezler kullanılmaktadır. Hizmetlerimizi kullanarak çerez kullanımına izin vermiş olmaktasınız.