Makale Dizini

Trak askeriMÖ 12. yüzyılın ilk on yıllarında Akdeniz bölgesi yaygın göç hareketlerine sahne olmuştur. Mısırlılar, "Deniz Halkları" (Sea People) adını verdikleri boylar koalisyonu tarafından önce Merneptah (MÖ 1236 - 1223), sonra da III. Ramses (MÖ 1197 - 1166) döneminde karada ve denizde tehdit edilmiştir. Mısır belgeleri, Deniz Halkları olarak nitelenen halkların sürüler halinde geldiğini, kağnı arabaları ile ülkenin içlerine doğru girdiğini, kentlerin ve ülkelerin hiç birisinin bu güç karşısında dayanamadığını anlatmaktadır. Mısır bunları zorlukla kendi topraklarından uzak tutmasını başarmış, ancak Anadolu'da Hitit ve Levant'taki Ugarit gibi birçok Yakındoğu yerleşmesi düşmüştür.

Bu halklar nereden ve neden gelmişlerdir? Yakıp yıkarak ilerlerken, geçtikleri yerlerdeki yerli halkları da beraberlerinde sürüklemiş olabilirler mi? Bununla birlikte, belki bir macera tutkusuyla yola çıkan yerleşik kavimler varsa bunlar hangileridir? Gittikleri yerlerdeki yerli hakla nasıl bir ilişki ve etkileşim içine girmişlerdir? Buralarda bir siyasi güç haline gelip bir devlet kurabilmişler midir? Tüm bu maceraların ardından geldikleri yerlere geri dönmüş ya da çok daha başka topraklara yerleşmiş olanlar var mıdır? Görünüşe göre tüm bu soru biçimindeki olasılıklara uyan en azından bir model, yani bir göç hareketi ve kavmi mevcut olmuş olmalıdır.

Yukarıdaki olguları tartışabilmek için öncelikle yine bu kavimlerin ve göç olayının anlatıldığı Mısır yazılı kaynaklarına ve özellikle de III. Ramses'in yukarıda aktarılan 8. saltanat yılındaki olaylara dönmeliyiz. Bu belgelerde adı geçen halkların geldikleri yerler en tartışmalı konulardan birisini oluşturmaktadır. Metne göre bu insanlar adalardan gelmiş ve hu yüzden "Deniz Kavimleri" olarak adlandırılmışlardır. Buna dayanarak bu adanın Girit olabileceği ve bu halkların bir kısmının buradan geldiği tahmin edilmektedir. Ancak bir diğer ve çoğu bilim adamı tarafından kabul edilen görüşe göre ise, "Deniz Halklarının geldikleri yer olarak Batı Anadolu ve Ege Bölgesi düşünülmektedir. Bu boyların çoğu Batı Anadolu ve yakınındaki adalardan olmalıdır. Daha önce de ifade edildiği gibi, isim benzerliğinden dolayı Lukka, Lykia ile birleştirilmekte, Akavvasha ise Hitit metinlerinde adı geçen Ahhiyawa ile eşleştirilmektedir. Deniz Halkları'nın Batı Anadolulu boylardan meydana gelmiş olabileceği görüşünü destekleyerek, çok daha çarpıcı ve iddialı bir fikri öne süren Zangger'e göre ise, "Deniz Halkları", Troia liderliğindeki Batı Anadolulu müttefikler olabilirler ve Troia Savaşını konu edinen efsaneler ise bu saldırılan önlemek için Greklerin gösterdiği çabayı anlatabilirler. Zangger, başta Hitit kaynaklan olmak üzere Yunan efsaneleri ve kendi jeoarkeolojik çalışmalarından elde ettiği kuvvetli kanıtlara göre, Tunç Çağının sonundaki bu kriz dönemini, Troia ve müttefiklerinin başlattığını iddia eder.

Mısır kaynaklarında deniz kavimleri arasında adı geçen Ekwesh (=Akawasha = Ahhiyavva), Lukka (=Lukku, =? Lykia), Sherden ve Danuna (= Denyen = Danaoi)'lar önceden beri Yakındoğu'daydılar. Peleset gibi diğerleri yeni gelmişlerdi. Bu kavimler arasında ise Ekwesh (=Akawasha = Ahhiyawa), Lukka (=Lukku =? Lykia), Tursha (=Tursa = Tunıski = Etrüsk), Zakarru (= Teukroi = Tekker) ve Denyen (=Danuna = Danaoi)'ların doğrudan ya da dolaylı şekilde Batı Anadolu ile yakın bağlan vardır. Çapar'a göre, bu hakların bazılarının adlarının göç olayından önceki Eski Doğu yazılı kaynaklarında karşımıza çıkması, göçün toplu bir kavimler hareketini içermediğini, geçtiği yerlerde eskiden oturan yerleşik kavim gruplarını da kendisine kattığını göstermiştir.

Batı Anadolu ile ilişkili görülen kavimlerden Lukka adı, bir önceki bölümde de de kısaca değinildiği gibi, adına MÖ 2. bin yılın başlarından itibaren rastlanan ve Hitit kaynaklarında, Assuwa (= Asia) konfederasyonunun bir üyesi, başka bir deyişle Hititlere düşman bir taraf, Kadeş Savaşında ise Hitit'in bir müttefiki olarak karşımıza çıkar. Kıbrıs Adası'na düzenledikleri seferler ve Hitit'in son imparatorluk kayıtlarından anlaşıldığı kadarıyla, bu kavmin güneybatı Anadolu'ya lokalize edilmesi önerilir. Homeros destanlarındaki, tarihsel dönemin Lykia'lıları ile eşleştirilen Lukka'lar, Lykia'lıların konumlandırma tartışmalarına bağlı olarak farklı bölgelere yerleştirilmiştir. Dillerinin benzerliği yüzünden de Luwiler, Lykaonia'lar gibi kavimlerle de bağdaştırdıkları olmuştur. Hitit metinlerinde daha çok coğrafi anlamda kullanılmasından dolayı, Lykia'lıların gerçek adının Termil (Trmmlı) olarak kabul edilmesi de bir başka öneridir. Lykia halk: ister Lukka'lar ister Termil'ler olsun, temel sonuç Lukka (= Lykia'lılar)'lann MÖ XV - XIII. yy'larda, belki yarı gezgin pastoral bir topluluk olarak yaşamlarını sürdürmeleri ve Ege Göçleri hareketi içinde rol almış olmalarıdır.

ister Hitit belgelerinin "Ahhiyawa"sı olsunlar, isterse Hellen destan geleneğinin "Akhaioi"larını temsil etsinler, Mısır belgelerinde "Deniz Halklarından biri olarak geçen Ekwesh (Akawasha)'ler gerçekte Myken Akha'ları idiyseler, bunların nereden geldikleri ve nerede yerleştikleri sorunu büyük önem taşır. Hitit metinlerinde Ahhiyavva (Akha)'lıların daha MÖ XV. yy'ın ortalarından başlayarak Batı Anadolu ile ilgilendikleri ve yaygın görüşe göre Rodos Adası merkez olmak üzere güney lonia ve Karia sahillerinde koloniler kurmaya çalıştıkları bilinir. Bunlardan hiç olmazsa bazı grupların büyük olasılıkla Batı Anadolu'dan hareketle Ege Göçleri'ne katılıp, Mısır kapılarına dayandıklarını düşünebiliriz. Ahhiyawa'lıların Mısır'da yurt edinme kaygısı taşıdıkları düşünülemez ve ücretli askerler ya da maceracılar olarak hareket etmiş olmalıdırlar. Bazı görüşlere göre ise Ahhiyava'nın lokalizasyonu, Hitit kaynaklarındaki "Millavvanda" ile eşleştirilen Miletos kenti merkez olmak üzere Anadolu'nun güneybatısı yani Karia Bölgesi ve karşısındaki adalara yapılır. Kimlikleri ve yerleri şimdilik tam olarak bilinemeyen Ahhiyawa'lıların, Hellas ile Hitit etki alanları arasında tampon devletler olarak karşımıza çıkan, sınırlan tam olarak saptanamayan ve XIII. yy'dan başlayarak Hititlerin siyasal etkisinden kurtulmaya çalışan çeşitli kavim gruplarıyla karşılıklı çıkar esaslarına dayalı ilişkiler kurdukları ve bu bağlamda Ege Göçleri olayına katıldıkları düşünülmektedir.

Tarihsel dönemlerin Etrüskleri ile bir tutulan Teresh (=Tursha = Tyrsenoi)'lerin MÖ X. yy ile birlikte İtalya'ya doğru hareketinden önce, yerleri Lydia'da gösterilir. Herodot'a göre Etrüskleri bu ülkeden göç etmeye zorlayan olay, bütün Akdeniz bölgesinde hissedilen ve on sekiz yıl boyunca Lydia'yı ıstırap içinde bırakan bir kıtlık dönemiydi. Klasik Çağın korsanları olarak tanınan bu kavim de, tıpkı Lukka'lar ya da Akavvasha'lar gibi Geç Tunç Çağ sonlarındaki huzursuzluğun dinmeyen bir uzantısı olabilirler.

Zakaru (Tekker)'lar, Hellen'lerin "Teokroi" olarak tanıdıkları kavmin bir bölüğü olarak karşımıza çıkar ve Hellen tarih geleneğinde Troad ve civarı ile birleştirilir. Atalan Teukros, Kibri s'da Salamis kentinin efsanevi kurucusu olan Troad kökenli bir Anadoluludur. Danuna (=Denyen = Danaoi)'lar gibi bunlar da daha sonraları taşlık Kilikia'da yerleşmişlerdir. Hitit'ler tarafından tanınmayan bu halk Troia'lılar ile ilişkilendirilir

Mısır belgelerinde adı geçen Danuna (=Denyen = Danaoi)'lann Batı Anadolu ile ilgisi, MÖ IX yy Karatepe yakınlarında kurulmuş "Danuniyim" ülkesinin küçük krallıklarından birisi olan Asitavvanda'nın kendisini "Mopsos" ya da "Mukşuş" soyundan gelme biri olarak ilan edişiyle bağıntılıdır. Daha önceden de sözünü ettiğimiz Mukşuş ismi, Ege Göçleri öncesinde Batı Anadolu'da yaşayan Zippasla prensi Madduwattaş'ın, .Anadolu'nun bu bölümünde özellikle Hitit'lere karşı huzursuzluk çıkaran ayrılıkçı hareketlerinde onun yardımcısı ve dostu olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca Ege Göçleri ve Troia Savaşı sonrasına ait Hellen efsanelerinde "Mopsos" adlı bir kahinin Batı Anadolu'da bir Myken yerleşiminin var olduğu bir kent olan Kolophon'un prensi olarak gösterilip, Klaros'da başka bir kahinle yarışmış olarak anılması önemlidir. Bir Myken kültür varlığının söz konusu olabileceği Kolophon kentinin Mopsos adlı prensinin, tarihsel bir kişi olarak, Geç Tunç Çağ'da aynı adlı temsilcisinin şahsında Batı Anadolu ile bağıntısını açıkça gösterir. Mopsos ve ona bağlı Danuna (=Denyen)'ların Ege Göçleri öncesi ve sırasında Batı Anadolu'da yerleşik bir kavim olmaktansa, gezgin bir halk grubu olarak hareket ettikleri düşünülebilir. Ayrıca Lydia geleneğinde Mopsos bir Lydia'lı olarak "Moxus" şeklinde geçmekte ve Linear B tabletlerinde Mo - qo - so biçiminde ilginç bir benzerlik karşımıza çıkmaktadır".

Barnett'in ortaya attığı gibi Deniz Halklarının çoğunun Batı Anadolulu Mopsos liderliğinde toplanan kavimler olduğu fikri ve hatta Zangger'in Deniz Halklarının Troia liderliğinde birleşen Batı Anadolu toplulukları olabileceği görüşü, kısmen de olsa yukarıda aktarılan tarihsel ve dilbilimsel verilere göre gerçekçi bir temele oturabilecekmiş gibi görünüyor. Ancak bu dönemde Batı Anadolu için kesin olarak söylenecek şey pek yoktur. Bunun en büyük nedenlerinden birisi de, bu bölgede Geç Tunç Çağındaki kültürleri sağlam arkeolojik verilere dayandırarak anlayabileceğimiz merkezlerin bir kaç taneyi geçmemesidir. Tartıştığımız dönem ve olay ile ilgili görünen tablo, Mısır belgelerinin de işaret ettiği bir huzursuzluk ve çalkantı sürecidir. Grek efsaneleri ve Hitit kayıtları MÖ 13. yy'da Batı Anadolu'daki olasılıkla iklimsel değişiklikler ve kıtlık yüzünden gittikçe derinleşen bir sıkıntı ve karışıklık döneminden oldukça sık söz etmişlerdir. Bu belgelerde Batı Anadolu ile ilgili görülen Ekwesh, Teresh, Lukka, Danuna ve Tekker'lerin birlikte hareket ederek, ortak çıkarlarda dostça ittifak kurdukları söylenebilir. Ancak bu durumu tüm Batı Anadolu'ya yayamayız. Çağdaş Hitit belgelerinde bu bölgeyle ilgili adlan geçen Arzawa, Seha Nehri Ülkesi, Zippasla ve Hariati, Karkisa, Maşa, Mira - Kuvvaliya vb. gibi bir takım monarşik tampon devletlerin varlıkları yanında, arada bağımsız gruplar olarak kendilerine uygun ortamlar arayan yarı gezgin pastoral birliklerden söz edilebilir. Tüm bu yorumlar da doğal olarak Barnett'in Mopsos liderliğinde Batı Anadolu halkları ittifakı ve Deniz Halkları ya da Zangger'in Troia liderliğindeki Batı Anadolu beylikleri konfederasyonu görüşlerinin doğmasına neden olmuş olmalıdır.



Frig tipi kaskBazı bilim adamları ise "Ege Göçleri" olarak da bilinen bu kavimler hareketinin kökenlerini, o çağlarda tarih öncesi dönemlerini yaşayan Orta Avrupa'da ararlar. Bu görüşe göre, II. bin yılda Trakların işgali altında bulunan Balkan Yarımadası'nın güneybatı bölgelerine Illyrialılar'ın girmesi üzerine yerlerinden oynatılan bazı Trak kabileleri, en çok Frigler ya da Brigler Boğazlar üzerinden Anadolu'ya geçerek önce Troia'yı yıkmışlar ve .Anadolu'nun batısında ve kuzeyinde oturan bazı savaşçı kavimlerin bunlara katılmasıyla Hitit Devletine saldırıp, ortadan kaldırmışlar ve yollarına devam ederek Suriye ve Filistin üzerinden Mısır kapılarına dayanmışlardır.

Mısır kayıtlarında yer alan Deniz Halkları arasında adlan geçmeyen, ancak bu kavimler içinde yer almış olabilecekleri iddia edilen Güneydoğu Avrupa boylarından Frigler ya da Brigler, ve Muşkiler de konumuzla yakından ilgilidirler. Bunun nedeni, Hitit kayıtlarında adı geçen kentlerden Taruişa ya da Wilusa olması muhtemel Troia'nın Deniz Halkları Göçü olayındaki rolünden kaynaklanmaktadır. Bazı bilim adamları Deniz Halkları Göçü'nü neredeyse Troia'nın yıkımıyla başlatır ya da Troia'yı askeri bir üs olarak görür ve her şeyin başı ve sonu gibi gösterirken, diğer bazıları ise bu olayda Troia'dan hiç bahsetmezler. Troia söz konusu olduğunda pek çok soru akla gelmektedir. Troia VI, VII d, b l ve b2'yi kim tahrip etmiştir. Troia'yı tahrip edenler Myken Akhaları mı, Trak kavimlerinden Frigler ya da Brigler mi, yoksa adını bilemediğimiz başka Güneydoğu Avrupa boyları mıdırlar? Deniz Halkları arasında Myken Akhaları'da var mıdır? Troia Savaşları Troia'daki hangi yerleşim katında gerçekleşmiştir ya da böyle bir olayın gerçeklik payı nedir? Eğer bu savaş yapıldıysa Ege Göçlerinden önce mi, sonra mı olmuştur, tarihsel olarak hangi sürece karşılık gelir? Troia'yı yıkanlarla Hitit'i yıkanlar aynı hareketin içindeki kavimler olabilir mi? Troia'yı Frigler yıktıysa, bunların Brigler, ya da Muşkiler ile olan bağlantıları nedir? Göçlerin gerçekleştiği çağda ve daha öncesinde Anadolu'nun süper gücü Hitit ile Troia kentinin ilişkisi neydi? Kuşkusuz tüm bu sorulara yanıt verebilmek ve farklı görüşleri ortaya koymak şimdiki çalışmamızdan bağımsız ayrı bir incelemeyi gerektireceği için burada yalnızca Troia'yı ve belki de Hitit İmparatorluğunu yıkan kavimlerin kimlikleri üzerinde durulacaktır.

Batı Anadolu'da, Homeros'un İlyada ve Odysseia destanlarında anlattığı Priamos'un ünlü şehrinin bulunduğu Troia VI, Blegen'e göre MÖ 1275 yılında bir depremle yıkılır. Bu yerleşmeyi izleyen VII a ise Myken Akha'lan tarafından MÖ 1240 yılında yerle bir edilmiştir. Bu görüşe katılmayan Akurgal'a göre Akha'ların Troia'yı ele geçirerek orada yerleştiklerini belgeleyebilecek arkeolojik kalıntılardan yoksunuz. Ona göre Troia VII a'nın tahribi Ege Göçü sırasında Güneydoğu Avrupa'dan gelen ilkel Balkan kavimlerine bağlanmalıdır. Akurgal, bu kavimlerin Blegen'in önerdiği gibi MÖ 1240'da değil, tarihsel duruma uygun olarak 1200 dolaylarında Troia VII a'yı, sonra MÖ 1200 - 1800 arasındaki bir zaman içinde de Hattuşa'yı yıkarak 1170 - 1160 tarihlerinde Asur sınırlarına değin uzandıklarını iddia eder. Troia VII a'nın yıkılmasından sonra kurulan VII b l ve VII b2 yapı katlarında Güneydoğu Avrupa kökenli "Buckelkeramik"in bulunması, hem Troia VII a'nın Akha'lar eli ile değil, Ege Göçü sırasında Balkanlar'dan gelen ilkel kavimler tarafından yıkılmış olduğunu, hem de yeni halklarla meydana gelen bu kültürel değişimin, Frig ve Mysia'hların geçiş yollarıyla bağlantılı olarak gerçekleştiğini göstermiştir. Gordion'un en erken katlarında da bu türden seramiğin aniden ortaya çıkması, bunların Troia mallarıyla benzerliklerinin kabul edilmesi, buraya göçlerden sonra ilk yerleşenlerin Frig'ler olduğunu açık bir şekilde ortaya koymaktadır.

Güneydoğu Avrupa kavimlerinin Marmara'nın güney yöresine olan göçleri "Troia Savaşlarından", yani Troia VII a kentinin yıkılmasından sonra yoğunluk kazanmıştır. MÖ 1200'lü yıllarda kalenin yıkılmasının ardından Akurgal'a göre yüzyıllardan beri Kuzeybatı .Anadolu'ya göz dikmiş bulunan Güneydoğu Avrupa kavimlerinden Muşki'ler, Brig'ler yani Frig'leri Mysi ve Mygdon gibi kavimler büyük dalgalar halinde Anadolu'ya akın etmeye başlamışlardır. Yukarıda sözünü ettiğimiz önemli arkeolojik verilerden anlaşılabildiği kadarıyla Frigler bir süre Batı Anadolu'da kalmış ve göçebe yaşamlarına devam etmiş olmalıdırlar. İlyada'ya göre Frig'ler ve Thrak'lar Sakarya bölgesinde oturuyorlardı. Strabon ise Troia'nın ele geçirilmesinden sonra Troas yöresinin Frig'lerin kontrolü altına geçtiğini söylemektedir. Bazı isim benzerliklerinden yola çıkılarak, Frig'ler gibi "Mysia'lı" diyebileceğimiz daha başka Balkan boylarının da Kuzeybatı Anadolu'da kaldıkları düşünülmektedir, Troas ve Mysia yörelerine yerleşmiş bu boylar, sonradan MÖ 11. yy sonunda bu bölgeye gelen Aiol'lerin baskısı altında Anadolu içlerine ilerlemek zorunda kalmışlardır.

Anadolu'da batıdan güneybatıya kadar akınlar yapan bu göçmenler ve bunların arasında Muşki'ler, Frig'ler ya da Brig'ler Anadolu Yarımadası içinde bir yerden ötekine göç ederken yerli Anadolu halklarını Toroslar'ın gerisine sürmüşlerdir. Beycesultan'da yaklaşık MÖ 1 000 dolaylarındaki yangının bu yayılım ile ilgili olduğu sanılmaktadır.

Sonuçta bu saldırgan ve göçebe halklar, Orta Anadolu'daki Hitit merkezlerine yerleşerek Frig Devleti'nin temellerini attılar. Ayrıca bölgeye yeni gelen halkların yanında, Kuzeybatı Anadolu'da Hitit'lerin devamı kabul edilen, ancak arkeolojik olarak ilişkileri somut olarak kavranamayan "Keteioi" adındaki topluluğun varlığı, Güneydoğu Anadolu'da olduğu gibi, bu bölgede de II. bin yıl halklarının yaşamlarına devam ettiklerini göstermektedir.

Bazı bilim adamlarınca Troia'nın düşmesinin ve Kaşgalar'la birleşerek Hitit Imparatorluğu'nun yıkılmasının nedeni olarak gösterilen Frig'lerin, Brig'ler ve Muşki'lerle aynı ya da aynı soydan gelme halklar olup olmadıkları da tartışmalıdır. Kimi bilim adamlarına göre Frig'ler ile 'Brig'ler ve Muşki'ler aynı soydan gelirler ve hepsi de Güneydoğu Avrupa kavimlerindendir. Sevin gibi diğer bazılarına göre ise Muşki'lerle Frig'ler farklı kavimlerdir ve Muşki'ler Anadolu içlerine Kafkaslar yoluyla girmişler ve Güneydoğu Anadolu'ya yerleşmişlerdir.

Ege Halklarının ülkelerinden çıkarak hem karadan hem de deniz yoluyla doğuya daha doğru bir deyişle güneydoğuya doğru göç hareketlerini irdelersek, bu göçün nedeni olarak daha çok Yunanistan'daki Myken kültür bölgesinde iklim değişikliği sonucu oluşan ekonomik zorlukları gösterebiliriz. Ancak Zangger ise halk hareketlenmelerine neden olan olayları deprem ya da iklim değişikliğine bağlayarak çözmeye çalışanlara karşı çıkarak, böylesine geniş bir coğrafi alanda depremler ya da iklim değişikliklerine dair araziden elde edebilecekleri hiçbir kanıtın olmadığım ileri sürmüştür. Bununla birlikte, 1200'lü yılların başında, Troia çağdaşı bir Myken yerleşimi Tiryns'in bir deprem ve sel baskını sonucu çamur yığını altında kaldığını yine Zangger kendisi ortaya atmış ve destanlardaki Priamos'un Troia'sı Troia VI'nın da kazıcısının ifadesine göre depremle yıkıldığı saptanmıştır.

Bölgesel bazlı yeni arkeolojik araştırmalar ve maddi kültür analizleri ile, bulunan yazılı belgeler ışığında yeni açıklamalar ve varsayımlar da ortaya çıkmıştır. Bunlara göre Geç Tunç Çağ'da MÖ 13. yy ve 12.yy'daki güçlü politik ve devlet yapılarının yıkılmasına neden olan olaylar içsel ve dışsal gelişmelerin bir sonucudur. Yukarıda anlatılan deniz kavimlerinin saldırıları, iç karışıklıklar içinde olan ülkelerin yıkımını hızlandırmıştır. Deprem, iklim değişikliği sonucu ortaya çıkan açlık gibi daha çok bölgesel doğal katastrofları içeren bir çok varsayımın yanında, iç huzursuzluk ve bölgesel savaşlar ve silah sanayinde ve savaş tekniklerinde meydana gelen gelişmeler gibi toplumsal nedenler de bu yıkımı hazırlamış görünmektedir. Görünüşe göre bu "Kriz Çağı" uzun bir süreç içindeki gelişmeler sonucunda ortaya çıkmış ve uluslararası ilişkiler yıkıma uğramıştır. Hatti (Hitit), Qadi (Kizzuwatna), Kargamış, Arzawa ve Ajashiya gibi Geç Tunç Çağdaki Anadolu, Kuzey Suriye ve Doğu Akdeniz bölgesindeki devletlerde yıkım izleri deniz kavimleri ile bağdaştırılmıştır. Bunu takip eden dönemdeki olaylar ise daha çok değişen politik, ekonomik ve teknolojik gelişmelerin bir sonucudur. Yaklaşık 200 yıllık ve "Karanlık Çağ" olarak adlandırılan bu zaman dilimi içindeki gelişmeleri bütün bölgeleri kapsayacak şekilde aktarmak pek mümkün görünmemektedir. Bu nedenle bu olayların bölgesel bazda incelenmesi daha gerçekçi sonuçlar verecektir.

Sitemizde sizlere daha iyi hizmet sunulabilmesi için çerezler kullanılmaktadır. Hizmetlerimizi kullanarak çerez kullanımına izin vermiş olmaktasınız.