Lozan Anlaşması'nın resmi verilerine göre, Batı Trakya Türk azınlığı 1920'lerde toprağın %84'üne sahipti, ancak bu oran günümüzde % 25'e düşmüştür. Bunun nedeni, Yunan hükümetlerinin, Yunan vatandaşlarının bölgeden toprak alması için gösterdiği kolaylıklar ve ayrılan kotalar, Türk topraklarının kamulaştırılması, arazilerin birleştirilmesi (anasdasmos) uygulaması, Osmanlı toprak dağılımının ve mülkiyetlerinin tanınmaması ve Sovyetler Birliği'nden getirilen Yunan göçmenlerin yöreye yerleştirilmesidir. Kamulaştırmanın nasıl adil olmayan bir şekilde yapıldığı oranlara bakılarak anlaşılabilir. Kamulaştırılan arazilerin %80-90'ı Türklere, sadece %10-20'si Yunanlılara aittir.

Diğer taraftan, anasdasmos uygulaması Türkler için ayrı bir problemli konuyu teşkil etmektedir. Anasdasmos, verimli toprakların değerini artırmak ve kullanılmayan arazinin de ekilmesini sağlamak amacıyla zaman içinde miras ya da başka nedenlerle bölünerek küçülmüş ve ekonomik verimliliğini kaybetmiş toprakların kendi aralarında ya da başka toprak parçalarıyla birleştirilerek, yeniden dağıtımı uygulamasına verilen addır. Türkler genelde topraklarının en verimli parçasını anasdasmosa katmaya zorlanmakta fakat karşılığında daha büyük ancak çok daha verimsiz toprak parçaları kendilerine verilmektedir.

Osmanlı'dan gelen topraklar meselesinde de Yunan otoritelerinin ayrımcı politikaları göze çarpmaktadır. Devlet Osmanlı tapusunu, eğer söz konusu arazi bir Yunanlı çiftçiye aitse tanımakta iken, aynı haktan Türk çiftçiler yararlanamamaktadır. Bu şekilde, 1974 yılında İskeçe'nin İnhanlı nahiyesindeki 1.800 hektar arazi, Yunan Devlet Malları Konseyi tarafından kamulaştırılmıştır. Gerekçe ise toprak üzerindeki iyeliğin 1872 tarihli Osmanlı tapusu dışında başka bir belgeye dayanmamış olmasıdır. 1990 yılına kadar Türklerin bölgedeki toprakları üzerindeki hakları önemli ölçüde kısıtlanmıştır. 1938 yılına ait 1366 sayılı kanun Batı Trakya'yı sınır bölgesi olarak nitelendirmiş ve bu bölgedeki toprakların Yunan asıllı olmayanlara satılmasını yasaklamıştır.

Bu konudaki haksız uygulamalar Avrupa Konseyi'nin ilgisi buraya çekilene kadar sürmüştür. Konsey, bu uygulamaların Avrupa Birliği'nin insanların, hizmetlerin ve sermayenin hareket özgürlüğü ve aynı zamanda mülkiyet hakkı ile ilgili normlarına aykırı olduğu yönünde karar almış ve Lüksemburg Mahkemesi'nde dava açmıştır. Mahkeme de bu uygulamayı Roma Anlaşması'nın 52. maddesine aykırı bulmuştur. Bunun üzerine Yunanistan 31 Ağustos 1990'da 1892 sayılı yeni bir kanunu yürürlüğe koymuştur. Ancak hala eski kanunda olduğu gibi bölgede toprak alımı için devlet izni gerekmektedir.

Sitemizde sizlere daha iyi hizmet sunulabilmesi için çerezler kullanılmaktadır. Hizmetlerimizi kullanarak çerez kullanımına izin vermiş olmaktasınız.