İstanbul Sayfaları
Silivri - Çatalca
Cizr-i Ergene (Uzunköprü)'de köprünün yapımına da sebep olan II. Murat, Gazi Mahmut bey, Gazi Turhan Bey, Paşayiğit Bey adlı komutanları ile birlikte bölgeye gelip egemenliğini sağladıktan sonra toprakların bir kısmını beyleri ve askerleri arasında dağıtarak yerleşik Türk hakimiyetinin oluşmasını sağlamıştır. İşte bunlar arasında bulunan Çakmak Dede lakaplı asker Tekke kurmak için yer ve izin isteyince II. Murat o zamanlar gayrimüslimlerin ikamet ettiği Eskiköy'ün alt tarafını Meriç ovasının bir kısmını Çakmak Dede'ye çiftlik olarak vakfetmiştir. Amaç o zamanlar Dimetoka'nın Kuleliburgaz (Pythion) kazasına bağlı bu bölgenin Türkleştirilmesi ve İslamlaştırılmasıdır.
Çakmak Dede yıllarca bu bölgede çalışmış vakıf arazileri 2. Beyazıt sultan döneminde de geçerliliğini korumuş, hatta Uzunköprü-Malkara arasında bugün Sarıpolat köyü civarı da topraklarına katılmış, bu bölgeyi de Çakmak Dede'nin oğlu Teslim Dede tarafından işletilmiştir. Oğlu Teslim Dede de tekkesini burada kurmuştur. Cumhuriyete kadar Malkara'nın Sarıpolat köyünün ismi Teslim köyüdür. 1900'lü yıllarda Çakmak çiftliğinin sahibi Edirne eşrafından Hacı Emin Bey'in oğlu Ahmet Bey'dir. 1905'te yeni yapılan Uzunköprü Belediye binasının üstünde bulunan saat kulesine takılan 46 liralık saatin 100 mecidiyesini o vermiştir (geri kalanı halktan toplanmıştır). Hacı Emin Beyzade Ahmet bey 1920'de Edirne'nin Yunan işgalinde esir edilmiş, 3 yıl sivil esir olarak Yunan adasında tutulmuştur. 23 Mart 1923'te Türk-Yunan anlaşmasına göre Yunan bandıralı Propontis vapuruyla İstanbul'a dönen tamamı Trakyalı olan 973 kişilik sivil esir kafilesiyle serbest kalmıştır.
Çakmak köy bölgesine insan yerleşimi başladığında Çakmak Dede'den dolayı Çakmak bölgesi ismi verilmiştir. Tekkenin ova yolu üzerinde olduğu hatta bölgede mezarının veya makamının bulunduğu söylenmektedir. Ayrıca çakmak babanın tekkesinin yanında kuyusu da vardır. Köyün mezarlığında yerel tabir olarak "Çakmak Baba" denilen bir mezar vardır. Yaklaşık on yıl öncesine kadar bu mezarın başında sürekli mum yakılmaktaydı. Günümüzde bu gelenek terkedilmiştir. Mezarın yukarıda bahsedilen Çakmak Dede'ye mi yoksa daha sonraki dönemlerde yaşamış birine mi ait olduğu bilinmemektedir. Ayrıca köyde "Çakmak" soyadını taşıyan üç köklü aile de yaşamaktadır. Bu ailelerin de Çakmak babanın soyundan geldikleri rivayet edilmektedir. Bu soyadı 1900'lü yıllarda burada yaşamış olan Hacı İsmail Efendinin oğlu Ali Efendinin çocuklarına verilmiştir.
Çakmak küçük bir yerleşim yeriyken Osmanlı Rus savaşından (93 Harbi) sonra köye Rumeli'den göç etmek zorunda kalan göçmenler yerleşmeye başlamıştır. Böylece köyün nüfusu artmaya başlamıştır. Göç hareketi ve muhacirlerin yerleşmesi Balkan Savaşları, Nüfus Mübadelesi sonunda da sürmüştür. Bu göçler sonunda köy, bugün Aşağı Mahalle tabir edilen Ova yoluna doğru gelişmiştir.
2013 yılı nüfusu 339 kişidir.
Ulu Çeşme; Çakmak baba rivayetlerinden biri olarak gösterilir. Çeşmenin suyu ağacın içinden akmaktadır. Şimdilerde köy kahvesinin bulunduğu yerde eski tarihi bir cami bulunmaktaydı.
Köyün okulu, camisi ve köy kahvesi kalp cerrahı Bingür Sönmez'in ve askerlerin yardımıyla yenilenmiştir. Ayrıca anaokulu, kantin, yemekhane ve lojman yaptırılmıştır
Cumhuriyetin ilk yıllarına kadar suyundan faydalanılan Çakmak Baba kuyusu şimdi kör kuyu kalıntısı olarak ova yolunda bulunmaktadır. Ayrıca 1950'li yıllara kadar Roman vatandaşlar okul arkasındaki çamlığın altında bulunan mezarlığa, diğer vatandaşlar ise ova yolundaki mezarlığa gömülmekteydi. 1950'den sonra bu yanlış düzeltilmiştir ve artık tek bir mezarlık kullanılmaktadır.
Yemekler; Kuru fasulye, süt böreği ve hamur işi türleri çok yaygındır. Örneğin yerel dilde akıtma, kulik diye adlandırılan hamur işleri de yapılır.
Dil özellikleri; Köyde Trakya ağzıyla konuşulur. Devrik cümle çok kullanılır. Trakya ağzı Gagavuz'ca ile büyük benzerlik gösterir. Örnek fiil çekimleri; geliyim - geliyorum, Naabıyın? - ne yapıyorsun?, sülüyüm - söylüyorum, gelcen mi? - gelecek misin?
Edirne iline 40 km, Uzunköprü ilçesine 13 km uzaklıktadır. Köyün arazisinde yer yer meşelikler bulunur. Bu durum eski çağlarda bölgenin meşe ormanlarıyla kaplı olduğunun kanıtı olabilir. Köy Meriç havzası üzerinde olduğu için köyün arazisi yer yer derelerle yarılmıştır. Bu derelerin oluşturduğu vadiler derin ve sığ olabilir. Çakmak bir sınır köyüdür. Köyün Meriç ovasında sulu tarım yapılabilen arazisi vardır. Yerleşim yerinin Meriç nehrinin oluşturduğu sınıra uzaklığı 1-2 kilometredir. Ayrıca Meriç kıyısında bir sınır karakolu vardır.
Köyden kente göç olgusu Çakmakköy'de de kendini hissettirmektedir. Köyün gençleri Çorlu, Lüleburgaz, İstanbul gibi bölgelere göç etmektedir. Bu nedenle köyün nüfusu giderek azalmaktadır.
Köyün ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır. Köyde başlıca ayçiçeği, buğday, çeltik (pirinç), şeker pancarı gibi ürünler ekilmektedir. Yer yer kavun-karpuz tarımı da yapılmaktadır.
Köyde ilköğretim okulu vardır. Köyün hem içme suyu şebekesi hem kanalizasyon şebekesi vardır. PTT şubesi ve PTT acentesi yoktur. Sağlık ocağı vardır ancak sağlık evi yoktur. Köye ulaşımı sağlayan yol asfalt olup köyde elektrik ve sabit telefon vardır.